Bir tek baksırım kalacak şekilde soyunmuştum ve aynanın karşısına geçip uzun uzun kendimi incelemeye başladım. Artık hem saçım hem sakalım zivanadan çıkmış gibiydiler. İki gündür banyo yapmadığım için saçlarım hafiften yağlanmaya başlamışlardı, sakallarım ise bakımsızlıktan çok kaba duruyorlardı.
"Çünkü rüyamda gördüm." dedim biramdan bir yudum alarak. "Yıllar önce, hatta seninle bile tanışmadan önce, seni rüyamda gördüm. İkimiz sevgiliydik ve sen benim saçıma dokunmaya bile kıyamayacak kadar çok seviyordun beni." Elimi sakalsız, pürüzsüz olan yüzüme koydu, yüzümün hafifçe kırıştığına emindim. "Ama sakallarım vardı."
"İşte rüya olduğunun bir kanıtı." dedi Ares birasından büyük bir yudum alarak. Bana 'benimle ancak rüyanda sevgili olursun' demek istemişti, gözlerimi onun gözlerinden kaçıracaktım ki bana umut olan o soruyu sordu: "Sakaldan nefret ediyorsun değil mi? Bir ara öyle söylemiştin."
"Evet." diyerek yüzümü kırıştırırken ama bir yandan da gülmek istiyordum. "Hiç sevmiyorum." Sonunda gülümsememi tutamadım ve mutluluktan büyümüş gözlerimle ona baktım. "Hatırlıyorsun."
İçime bir nefes çekip gözlerini aynanın önünde temiz sapı ahşap olan tıraşı çevirdim, birkaç saniye boyunca ona baktım. Bizim dünyamızdaki tıraşlar gibi değildi, bunun daha sağlam ve güçlü bir tıraş olduğuna emindim.
"Küçükken bulutları yemek isterdim." dedim gülerek. "Tüm arkadaşlarım bulutların üzerinde zıplamak isterken ben onların tadını merak ederdim."
Ares usulca yanıma oturdu ve işaret parmağının tersiyle yanağımı okşamaya başladı. Onun temasıyla nefesim hızlanmıştı, dokunuşu o kadar rahatlatıcıydı ki gözlerimi kapatmamak için zor tutuyordum kendimi. "Eskiden de böyleydin." diye fısıldadığında daha dikkatli bakmaya başladım ona, geçmişten söz ediyordu. "Nerede imkansız şey var, sen onu severdin."
Demek ki kendisinden bahsetmişti. Onun gözünde biz de imkansızdık ve ben onu sevmiştim.
"Tipim nasıldı?" diye sordum merakla. "Yani, bu şekilde değildimdir diye tahmin ediyorum."
"Bu şekildeydin." Ares diliyle dudaklarını hafifçe nemlendirdi. "Sadece sakalların yoktu ve..." Susup içine derin bir nefes çekti. "Yakında görürsün."
Elimi sakallarıma koydum, sertleşmişlerdi. Eminim Ares beni her yanağımdan öptüğünde ya da kafamı onun her göğsüne koyduğumda batıyordu.
"Hadi ama." diyerek güldüm. "En heyecanlı yerinde kesemezsin."
Ares gülümseyerek sağ elini köprücük kemiklerimin üzerine koydu ve okşamaya başladı. "Köprücük kemiğin komple siyahtı."
"Sadece köprücük kemiğim mi?" diye sordum iki kaşımı kaldırarak. Ares başını salladığında kafamı hafifçe sağa yatırdım. "Gücümden dolayı mı?"
"Evet." diyerek elini köprücük kemiğimden çekti ve ayağa kalktı.
Ellerim köprücük kemiğime gitti, beyazlardı. Hâlâ ten rengime sahiptim.
Anılarımın birçoğunu hatırlıyordum, en azından Ares ile olan anılarımı. Herkes Nkys geri döndü diyorlardı fakat bunu bir tek ben hissedemiyordum. Ben hâlâ Demir'dim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pandora , GAY
FantasyHayatıma son vermek istediğimde bu sonun yeni bir başlangıç olacağını tahmin edememiştim. Bir avcıya av olacağımı bilememiştim. Normal bir dünyada doğmuştum. Herkesin insan olduğu, süper güçlerin olmadığı, fantastik dünyanın sadece kitaplar ve filml...