(Şarkı zevkşmi sorgulamayın)
Giderdi Hoşuma-Yaşlı Amca
İyi Okumalar...💚
"Hah, işte orada" diyerek babamın olduğu tarafa yönlendirdi Fatih sandalyeyi.
Babam bizi beklediği için Fatih'le o duygu yüklü andan çıkmak zorunda kalmıştık. Hızla toparlanarak da odadan çıkmıştık.
Babamın yanına yaklaştıkça, daha da belirginleşiyordu o endişeli yüz ifadesi.
Onu da çok özlemiştim. Şu süreçte A dan Z ye her şeyi ama her şeyi bilen tek kişiydi. Başta anlatmak istememiştim. Karısıyla arasını bozacakmışım gibi gelmişti.
Ama ben zaten daha fazla içimde tutamıyorken onun da ısrar etmesi üzerine tuz biber oldu. Her şeyi öğrendiği gibi gidip Fatih'le konuşmak istedi. Ama ben, önce bununla kendi içimde yüzleşmem gerektiğini düşündüğüm için engel oldum.
Evinde de kalmayacaktı babam aslında. Hatta boşanma davası açacaktı. Ama ben bunu Fatih'e açıklayamayacağımız için izin vermedim.
Şaşırmıştım aslında babamın bu kadar büyük bir tepki göstermesine. Ama insan kendini onun yerine koyarak düşündüğünde anlıyordu. Olan biten yenilir yutulur cinsten bir şey değildi.
Önce kendim yüzleşecekmişim! Peh! Ne saçmalık ama. Onun da bilmeye hakkı vardı. Ama artık iş işten geçmişti. Olayların üzerinden çok sular akmıştı.
Ben yeterince yıpranmış, üzülmüştüm. Aynı şeyleri baştan yaşamanın hiç bir anlamı yoktu. Bilmeyecekti...
Babamın yanına gelmemizle, Fatih'in kızmasını umursamadım. Baba şefkatine ihtiyacım vardı. Kendimi küçük bir kız çocuğu gibi hissetmeye ihtiyacım vardı.
Ayağa fırladım hemen. Çoktan açtığı kollarının arasına girdim. Göğsüne yasladım başımı. Babamdı o benim her ne olursa olsun, gölgesinde soluklanacağım ağacımdı.
Kollarımı hafif gevşeterek gözlerini görme ihtiyacıyla kafamı geriye attım, "Mahkemeye neden gelmedin?" Önce çatılacak gibi oldu kaşları. Sonra toparladı ve gülümsedi; "Ben sana iki haftadır bizi niye korkutuyorsun diyor muyum bakayım?"
Gülümsemesine karşılık vererek geri çekildim. Fatih laf anlamayacağımı anlamış olmalı ki, biz sarılırken sandalyeyi hastaneye geri bırakıp gelmişti.
"Aa kıskanıyorum ama yeter ayrılın." Dedi gülerek. Dalga geçiyordu, biliyordum. Yoksa benim babasını, babam yerine koymama çok seviniyordu. Biliyordu çünkü, ihtiyacım vardı.
Babam ise bu söylediğine sadece gülmekle yetinmişti. Eskiden olsaydı eğer, o da şakadan da olsa bir iki bir şey söyleyerek karşılık verirdi.
Ama kıyamıyordu oğluna. Olanları bildiği için.
"Ee hadi hastayım ben. Gidelim artık buradan." Dedim sadece ben de olan gerginlikten kurtulmak için.
Fatih bana gülümseyip belimden tuttu. Diğer eliyle de kapıyı açıyordu. Beni arka koltuğa yerleştirdikten sonra o da diğer kapıdan dolaşarak yanıma oturdu. Bu sırada babam da şoför koltuğunda ki yerini almıştı.
Bir süre kimse konuşmadı araba da. Hepimizin üzerinde adını koyamayacağımız bir burukluk vardı. Nedenini bilmiyorduk...
Babam yol kenarında ki bir benzinlikte durduktan sonra, "Ben bir benzin alıp geleceğim." Diye de bize küçük bir açıklama da bulundu.
Ben ne gördüğümü bile bilmeden arabanın camından dışarıyı seyrederken, elimde Fatih'in dokunuşunu hissettim. "Zeynep.." diye seslendi arkasından da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sil Baştan
ChickLit"Yaşlar gözlerimden firar etmeye devam ederken konuşmaya çalıştım. Buna mecburdum. " H-h-hamileydim." Dedim en sonunda. Ben bile şaşırmıştım bu kadar çabuk söyleyebilmeme. O ise donuk bir ifadeyle bakıyordu yüzüme. Ben sevdiğim adama hamileyim diyem...