14. Bölüm

1.3K 52 4
                                    

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum❤️

Manuş Baba-Haberin Var Mı?

İyi Okumalar...

Sabah Fatih'in beni uyandırmasıyla kalkmıştık. Ama yataktan bir türlü çıkamadığımız için yola gecikmiştik. Rezervasyonun saatine kadar otele yetişmek istiyorduk. Hızlıca hazırlanıp, bavullarımızı bagaja yerleştirdikten sonra yola çıkmıştık.

Yola çıkalı bir saat olmuştu. Arabayı Fatih kulanıyordu. Gülümseyerek, araba kullanan kocamı izliyordum başımı cama yaslamış şekilde. En sonunda bana döndürdü bakışlarını. Hayırdır anlamında tek gözünü kırptığında ben de omzumu silktim.

Konuşmamaya yemin etmiştik sanırım. En sonunda " Bana bakıp durmasana dikkatim dağılıyor." Diyerek derdini söylemişti. Gülerek yerimde ona doğru kaydım. Benden taraftaki koluna sarılarak başımı omzuna yasladım. Kafamı kaldırarak ona baktığımda gülümseyerek beni izlediğini gördüm. Alttan alttan ona bakarken eğilerek alnıma bir öpücük bıraktı. Yeniden önüne döndüğünde bir süre birlikte akıp giden yolu izledik.

Sanırım yaklaşık bir on beş dakika geçmişti ki farkettiğim şeyle yerimde doğruldum. Arabayı kullanırken kendini fazlasıyla kasıyordu. Arada sırada kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda ise kaşlarının çatık şekilde yola odaklandığını görmüştüm. Aslında bunu sadece şuan farketmiyordum. Genelde ne zaman birlikte araba da olsak inanılmaz şekilde dikkat ediyordu. Bana da asla araba kullandırtmıyordu. Astım ilacımı ise hemen önümüzdeki torpido gözünde hazır bulunduruyordu. Hatta evde neredeyse tüm odalarda ilacımdan vardı. Kriz gelirse bulamama ihtimalim olmasın diye...

Ne zaman bu konuyu açsam ve abartmamasını
söyleyecek olsam gözleri doluyordu ve ciddi anlamda kötü oluyordu. Sanırım istemeden onda bir travmaya falan sebep olmuştum.

Bir kez daha şansımı denemek istemiştim.

"Fatih?"
"Hm?"
"Bu kadar kasmana gerek yok ki kendini, bak gayet güzel kullanıyorsun bir şey olmayacak..."

Elimi beni dinleyen ama bana bakmayan suratına atarak çatılı kaşlarını düzelttim. " Hem böyle yaparsan başın ağrır, kasların da."
Ona talepkar gözlerimle bakarken hızını yavaşlatarak sağa çekti.

Kemerini çıkararak kapısını açıp arabanın önüne geçti. Arkasını dönüp yüzünü avuçları arasına alarak kendine gelmeye başladı galiba. Kafamı camdan uzatarak seslendim. Bana dönmeden boğuk sesiyle 'geliyorum' dedi. Benim yanımda kalmak isteseydi dışarı çıkmazdı düşüncesiyle yanına gitmedim.

Oda kısa bir süre sonra arabaya döndü zaten. Suratına baktığımda ise kelimenin tam anlamıyla dumura uğradım. Aşık olduğum kahvelerinin kenarları kızarmıştı. Kirpikleri ise ıslak gözüküyordu. Ağlamış mıydı? Ama ben böyle olsun istememiştim, sadece bir şeyleri konuşmadan çözemeyeceğimizi düşünüyordum.

Gördüğüm görüntüye dayanamayarak boynuna atıldım. Yüzümü boynuna gömerek dolan gözlerimi ondan sakladım. Elleri bunu bekliyormuş gibi hızla belimi buldu. Burnunu saçlarıma gömerek soluklandı bir süre.

Belki beş dakika belki on beş. Ayrılabildiğimizde bir elini yanağıma çıkararak yüzümü avuçladı.

" Elimde değil ki Zeynep... Sana tekrar benim yüzümden birşey olacak diye ödüm kopuyor."

Tamamen ayrıldığımızda konuşmaya başladım.

"Kendini suçlamayı bırakır mısın artık? Hiçbir şey senin suçun değildi!"

" Zeynep... anlamıyorsun işte, eğer yanında olsam araba kullanmana izin vermezdim zaten. Ya da kullansan bile yanında ben olurdum kaza yapmazdık, hepsi benim suçum."

Sil Baştan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin