İçimdeki Ateş / XXIV

11 1 0
                                    

Hepinize merhaba arkadaşlar, nasılsınız umarım iyisinizdir. Bölümler çok geç geliyor farkındayım ve bu yüzden okurlarımdan özür diliyorum.
Devam ettirdiğim bir kaç kurgum daha var aslına bakarsanız, biraz daha ilerletirsem onlardan birini belki burada yayımlarım, daha önce bahsettiğim yayımlamayı düşündüğüm kurgumu ise halen yayımlamadım. Bu kurgumu gittiği yere kadar ilertetip onu o zaman yayımlamayı düşünüyorum.

Bu bölümde geçen şarkı: Randova - Bir fanusta ruhu

Keyifli okumalar dilerim, oy ve yorum yapmayı unutmayınn!
🌟🫶




5 Şubat 2016

Bugün bir arkadaşımın doğum günüydü, onun yanına gidiyordum. Her sene olduğu gibi. Yolumun üstündeki çiçekçiden bir buket kardelen almıştım tıpkı onun sevdiği gibi. Bir kar fırtınasının ortasında gelmişti o dünyaya, tüm zorluklara rağmen hep dimdik göğüs germişti her şeye tıpkı bir kardelen gibi onlar da karı delerek gün yüzüyle buluşurlardı tek fark benim kardelenim gün yüzüne çıkamadı..
Gelirken aldığım suyu kurumuş toprağa döktüm, kardelen suyu çok severdi, her anlamda severdi. Elimdeki çiçek buketini özenle yerleştirdim toprağa.
"Sensiz günler nasıl hissettiriyor inan bilmiyorum, sana hep açık oldum yine öyle olacağım. Ölenle ölünmez dediler, ölenle yaşanır mı peki?"
Bir süre mezardaki toprakla oynadım.
"Çok özledim.."
Derin bir nefes aldım ve devam ettim.
"Ruhum sızlıyor ve asla geçmiyor. Sanki ruhum türlü işkenceler görmüş şimdi de kan kusuyor."
Sesim güzel değildi hiçbir zaman sevmemiştim sesimi ama o severdi, her ne kadar kargaya benzese bile.
Onunlayken dinlediğimiz son şarkıyı mırıldanmaya başladım.

"Kalbimi al
Bana çok ağır gelir yükü
Kalbimi al
Sana çok yakışır gülüm
Kalbimi al
Sana çok yakışır gülüm
Sana çok yakışır gülüm

Yaz rüzgarları
Savurdu saçlarını
Her şey gidermiş, oradan anladım
Kopan telinden saçının
Bir kere, görsem seni
Bir fanusta ruhu
Her gün, her gece
Aynı duvarla
Yine de kalbim atar, atar atar
Yüreğim seni istiyo
Buna bi' çözüm bulamıyom

Rutin dediler, iyi gelir
Ama gelmedi
İstedim her gün
Daha fazla seni
Bulamadım yolunu
Zaten, aşıklar
Derbeder olurmuş
Ama senin aşkın yeşertti
Kötü şeyler giderdi
Sen varken, aklım
Bi çiçek bahçesi kadar temiz
Bak duy sesimi, çöker şafak
Kafamdan atamam, gözlerini

Kalbimi al, bana çok ağır gelir yükü
Kalbimi al, sana çok yakışır gülüm
Kalbimi al, sana çok yakışır gülüm
Sana çok yakışır gülüm
Sana çok yakışır"

Titrek bir nefes verdim.
"Sana çok yakışır."
Kafamı mezarın mermerine yasladım, gözlerimi sımsıkı kapattım.
"Bir çocuk neşesi gibi güzeldin hep.."
Rüzgarın uçurduğu yaprak sesleri dışında hiçbir ses yoktu. Kafamı gökyüzüne çevirdim sanki onu görebilecekmişim gibi baktım uzun uzun, burnumun ucuna düşen yağmur damlası ile irkildim.. yağmur çisiyordu.
"Çok zor biliyor musun?  Her geçen gün yavaş yavaş unutuyorum seni, sesini, kokunu..
İşkence gibi sanki, sanki kum misali ellerimden kayıp gidiyorsun ve ben tutamıyorum!  Ağlama dedin bana bende söz verdim bu sözümü tutmak istemiyorum, bağırmak, çağırmak ortalığı birbirine katmak istiyorum. Göz yaşlarımı içimdeki ateşe yağmur gibi serpmek, çığlıklarımı rüzgar gibi ateşe üflemek istiyorum. Bir tarafım ateşi söndürmek isterken bir tarafım o ateşi harlamak istiyor ve inan benim ikisine de gücüm yetmiyor.."
Rüzgar daha hayın esmeye başladı yağmur daha şiddetli yağmaya başladı sanki benim yerime bulutlar ağlıyordu. O benim aksime yağmuru sevmezdi saçlarının, kıyafetlerinin bozulmasını, kirlenmesini sevmezdi. Aslına bakarsanız bende o kadar sevmezdim ama o gittiğinden beri bazen yağan yağmurda veya esen rüzgarda onu hissediyorum.
Çantamı alıp içinden bir rüzgar çanı çıkardım, onun için almıştım sessizliği sevmezdi.
Rüzgar çanını mezarın yanındaki ağacın dalına astım.
"İyiki doğdun.."

Günümüz

"Ne demek belgeler yok!?"
"Yok yıldız bildiğin yok!"
"Kahretsin!"
Yıldızla olan konuşmalarımızı dinleyen poyraz ve efsun şaşkınlıkla bize baktı
"Ne belgesi?"
Yıldız oflayarak elini beline yerleştirdi.
"Ne olacak yerde belgeler buldum hemde isimler ve parmak izleri olan, alyeskaya verdim ama kaybetmiş!"
Haklıydı, lanet olsun ki haklıydı.
"Tamam sakin olun buluruz."
..

Her tarafa bakmıştık fakat yoktu, sanki buhar olup gitmişti hepsi!
Kürşat ve denizin yanına yani çadıra geri dönmüştük.
"Hayır ben anlamıyorum böyle bir şeyi neden bize söylemediniz?"
Diye sordu bininci kez poyraz.
"Sabahtan beri diyorum ya size söylemeye geliyorduk diye!"
Konuyu Kürşat da dahil oldu.
"Ee niye söylemediniz peki?"
Elimi sinirle saçımdan geçirdim.
"Ya sizin kıt tarafınıza denk geldik herhalde!"
Yıldız kollarını önünde birleştirerek bana döndü.
"Sen ağzını hiç açma bence, ne deseler haklı. Sonuçta belge bunlar boru değil."
"Ya sen o an ne yapmamı bekliyordun ki!?"
Diye Yıldıza çıkışmıştım en sonunda.
"Biz buraya ne için geldik en iyi sen biliyorsun ya! Nasıl olurda belgeleri kaybedersin aklım almıyor!"
Sırtımdaki çantayı yere fırlattım ve yıldıza doğru ilerledim.
"Her birinizin canı bana emanet lan! Hepiniz benim sorumluluğum altındasınız, birinizin burnu kanasa sorumlusu benim."
Yıldıza iyice yaklaştım o ise geri geri gidiyordu en sonunda bir kolumu duvara yasladım. Diğer elimi de Yıldızın ensesine koydum. Kulağına doğru fısıldadım.
"O işler senin sandığın gibi olmuyor anlıyor musun beni? Senin o güzel aklının almadığı daha çok şey var."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Deniz Kıyısına Vuran Dalga (Düzenlenecektir)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin