❷❾

3.9K 605 575
                                    

jeongin

"Kimse çenesini açmayacak. Anladınız mı? Tek yapmanız gereken bu günü unutmak."

Minho, konuşurken bana bakınca göz temasını kestim. Sesine bile katlanamıyorum şu an. Bağırıp çağırmak istiyorum yüzüne. Korktuğumdan değil midemi bulandırdığından yapamıyorum.

Vücudum hala titriyordu. Gecenin zifiri karanlığında, Gong Yoo'yu gömdüğümüz yerin başında duruyorduk. Adamcağızın düzgün bir mezarı bile yoktu. En azından bunu hak ediyordu.

Tam yanımda duran Hyunjin, ben yığılan toprak birikintisini izlerken yüzümü avucunun içine aldı. Saatlerdir bilincimin dışında akan sıcak gözyaşlarımı sildi. İfadesizdim, ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Birçok şey hissediyordum aslında. Hepsi birbirine girdiğinden isim vermek zordu.

Kızaran gözlerimden akan sıvı dudaklarımın üstünden geçip yere düşerken, bıraktığı tuzlu tat yüzümü ekşitmeme neden oldu. Hyunjin devam ediyordu sulu gözlerimi silmeye lakin bir faydası yoktu. Çok üzgündüm, kızgındım. Öfkeliydim.

Hyunjin'e öfkeli miydim, değildim sanırım. Beni zamanında çok üzmüştü fakat o zamanlar onun için yaşıyor gibiydim. O yaz, net olan tek şey Hyunjin'di. Tüm bulanıklığın içinde sadece onu görebiliyordum. Ailemden kopmuştum. Bu yüzden Hyunjin'e daha çok bağlanmıştım belki de. Onu ailem yapmaya çalışıyordum.

On dakika... Hiç yaşanmamış gibi davrandığım Minho'yla geçen on dakika... Hyunjin öğreneli birkaç saat olmuştu ve o hala benim yanımdaydı. Kendime kızıyordum bunu ona nasıl yaptığım için. O da buna kendisinin sebep olduğunu düşünüyordu. Benim suçumdu.

"Hyunjin özür dilerim."

"Neden?"

"Biliyorsun."

Dudaklarım aralanmıyordu konuşmak içindi. İlk duyduğundaki bağrışı doldu kulaklarıma. Hayal kırıklığı gözümün önündeydi sanki bir metre önümde Gong Yoo'nun cansız bedeni gömülü değilmiş gibi. Bir insanı öldürmüşken aşk hayatıma odaklanmak bencilceydi.

"Bahsetme şundan Jeongin," dedi. Burnumu çekip gelen şiddetli ağlama isteğimi bastırmaya çalıştım. Dudaklarımı birbirine bastırırken kafa salladım.
"Ne olacak şimdi?"

"Bir bok olmayacak. Bugün hiç yaşanmadı. Eve gidip her şeyi iyice temizleyeceğiz. Biri bir şey sorarsa herkes sahilde olduğumuzu söylesin."

"Çok acımasızsın..."

"Ne yapmamızı tercih ederdin Seungmin? Söyle onu yapalım."

Minho'nun lafı üzerine Seungmin ağzını açıp tek laf edemedi. O da korkağın tekiydi. Hepimiz öyleydik, en başından beri.

Minho, bir şey diyemeyeceğini biliyormuş gibi bir tepki verip göz devirince iç çektim. Gecenin köründe sessizce kasabaya döndük. Bizi evimizin önünde bıraktılar. Sanki bana güvenmiyorlardı, bakışlarında kuşku vardı hepsinin. Hyunjin'in bile. Halbuki teklifini reddetmiştim. O an ikimiz kaçıp her şeyi anlatabilirdik.

Ama diğerlerinin bundan haberi yoktu bu yüzden en çok benden duyuyorlardı kuşkuyu. Çünkü bana kötü şeyler yapmışlardı. Sessiz kalmamı istiyorlardı, maalesef ki kaldım. Gong Yoo'nun açığa çıkmasının sonuçları beni de korkuttu.

Minibüsten inerken Hyunjin burukça gülümseyip "iyi geceler," dedi. Changbin de mırıldandı bir şeyler. Diğerleri yeri izliyordu. Gidecekti hepsi yarın. Son günümüzde ne hale gelmiştik ama... Yazık bize.

Normal çocuklar gibi bir yaz geçiremedik. Boyumuzu çok aştık. Derin yerlerde yüzdük. Kolluk takmak komik geldi, çocuk değildik çünkü. Lakin tek bir dalga alt etti bizi. Boğulduk o sularda. Battık gitgide, ta ki ışık kaybolana kadar. Ve şimdi ayağımızın değmediği o yerde hepimiz günahlarımızla uzanıyorduk.

celladıma gülümserken, skzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin