❶❾

5K 664 606
                                    

jeongin

Hyunjin'i acayip özlemiştim. Sürekli uzaktan izliyordum onu. Mutsuz duruyordu. Yüzü nadiren gülüyordu. Bana dediği onca şeyden sonra hala gidip ona sarılmak istediğim için kendime kızıyordum. Ne yaparsa yapsın onu kaybetmek istemiyordum.

Meydandaki kavgadan sonra birkaç gün hiç gitmemiştim yanlarına. Bir hafta kadar da Hyunjin'le konuşmamıştım. Hepimizin gece bahçede toplandığı bir günden sonra Changbin plaja yüzmeye gideceklerini söyleyen mesaj atıp beni de çağırdığında gelmeyeceğimi söyledim. Oraya gidersem kendimi tutamayıp birilerini denizde boğabilirdim. Tüm gece Hyunjin'i izlemiştim ve bir kere bile bana bakmamıştı.

Changbin mesajımdan sonra beni arayıp beklediğini ve gelene kadar bekleyeceğini söyledi. Changbin beni umursadığı için sevinemiyordum bile. Tek düşünen oydu.

"Hyung, canım istemiyor cidden."

"Ya başlayacağım canına Jeongin. Kaç gündür yüzünü göremedik amk. Bekliyorum meydanda gel."

"Canım istemiyor," dedim mırıldanarak. Oflayıp sustu. Alnını ovduğunu hissedebiliyordum. "Hyunjin de evde eşek gibi yatıyor. Git yanına barışıyor musunuz dövüşüyor musunuz naparsanız yapın halledin şunu, sonra da plaja gelin."

Ve yüzüme kapattı. Hyunjin'in yanına gidip gitmemek arasında kalmıştım. Yine beni siklemeyecekti, belki de kırıcı konuşacaktı ama bunların hepsine tamamdım. Daha fazla ne kadar kırabilirdi ki beni? Daha ne kadar hayal kırıklığına uğrayabilirdim?

Jisoo babaanne ve Hyunjin'den başka kimsenin olmadığı eve girerken kadın beni görünce seslendi. "Giderken sana bal kabağı vereceğim, annene götür."

"Tamam."

"Unutma sakın."

Kafa sallayıp gülümserken "Hadi ben bahçedeyim," deyip el sallayarak uzaklaştı. Ben de içeriye girip derin bir nefes aldım. Hyunjin'in ailesinin odasına çıkarken gerginlikten kulağımla oynuyordum. İçeriden ağlayarak çıkma ihtimalim oldukça yüksekti.

Kapıyı tıklatmama rağmen ses gelmedi. Ben de yavaşça açıp içeriye girdim. Duvara dönmüş, bacaklarını kendine çekmiş yatıyordu. Ses çıkarmadan dikilmeye devam ettiğimde benim olduğumu anlamış gibi kafasını çevirip baktı. Bir süre o pozisyonda bakıştıktan sonra toparlanarak yatağa oturdu ve iç çekti. Yere bakıyordu, kafasını kaldırmıyordu.

Kafasını kaldırdığında ise sulu gözleriyle çok değişik baktı. Birden ayağa kalkıp bana doğru yürümeye başladığında yüzüme yumruğu indirecek sanmıştım ama sadece sarıldı. Sıkı sıkı sarılıyordu bana. Kafasını omzuma koymuştu. Eliyle ensemdeki saçlarla oynarken "Özür dilerim," diye fısıldadı. Sesi varla yok arası çıktı. "Neden böyle yapıyorum bilmiyorum," derken sesi çatallaştı. Böyle bir şey beklemediğimden şaşıp kalmıştım. Omzumda ağlamasıyla tüm sinirim geçmişti. Sadece üzülmemesini istiyordum.

"Bok herifin tekiyim Jeongin."

Gözyaşları tişörtümü ıslatmaya devam ederken ona sarılıp yatağına oturttum. Yüzünü ellerim arasına alıp öperken onun yanağından yeniden bir gözyaşı süzüldü.

"N'olur ağlama."

Islak yanaklarını sildim. Burnunu çekip kafasını göğsüme yasladı. "Seni çok özledim," dedi. "Yaptığım şeylerin sebebini açıklayamıyorum."

"Önemli değil," dedim o an daha fazla ağlamasın diye ama önemliydi. Neyi neden yaptığını bilmek istiyordum. "Sadece iyi ol."

"Sen yanımdayken iyi olduğumu fark ettim."

celladıma gülümserken, skzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin