❶❼

4.5K 680 1.2K
                                    

minho

Yaşadığımız her şeyin tüm suçlusu benmişim gibi davranıyordu herkes. Sırf çektiğimiz otları ben getirdim diye olan olayların sorumlusu da ben olmuyordum. Tabii bunlara bir şey demiyorum fakat olaylara verdiğim gerçekçi tepkiler yüzünden kötü çocuk ilan ediliyordum.

Jeongin'in intihar etme olayında, benim aklımdan geçen şeyin herkesin aklından geçtiğine de adım kadar emindim. Hepsi rahatlamıştı bir bakıma. Jeongin'in yok olması demek sırrımızın da yok olması demekti, herkes bunun farkındaydı. Ben bunu dillendirdiğimde suçlanacak biri aradıklarından beni hedef göstermişlerdi.

Geçmişten bahsedecek olursak, art niyetle yaptığım şeyler vardı, evet. Böyle yapmamı sağlayan da Hyunjin'in hareketleriydi. Jeongin'den hoşlanmasına rağmen bunu itiraf edememiş ve çocuğu hepimizin kucağına atmıştı. Gururuna yedirememişti sanırım bir erkekten hoşlandığını. Bizim tepkilerimiz de onu etkilemiş olabilirdi fakat söyleyememesine sinirleniyordum.

Suçlanacak insan bitmezdi. Herkesin bir şekilde suçlu olduğu bir şey vardı, Jeongin'in bile. Kendisi sütten çıkmış ak kaşık gibi davransa da onun da yaptığı kötü şeyler vardı. Bundan kimseye bahsetmemiştik. En azından o bahsetmemişti ama ben Chan'a anlatmıştım. Olayların gidişatını etkileyen en etkili olay da buydu belki de.

Jeongin ve Hyunjin meydandaki kavgadan sonra neredeyse bir hafta kadar konuşmadı. Bundan önce de pek konuştuklarını söyleyemezdim. Yaklaşık iki haftadır birbirleriyle pek iletişimleri olmamıştı. Aralarındaki ilişkiyi bildiğimden bunun çok iyi farkındaydım. Jeongin'in halini tahmin edebiliyordum ve onunla biraz oynamak istemiştim ya da kendimi kanıtlamak çünkü biliyordum haklı çıkacağımı.

Hyunjin aralarındaki şeyin hoşlantı değil sadece fiziksel ilişki olduğunu söylediğinden bir de ben Jeongin'le konuşmak istemiştim. Yine bir gece herkes bahçede oturup şeftali yerken Jeongin'in uzaktan Hyunjin'i izlediğini gördüm. Ona bakıp iç çekiyordu. En fazla iki ısırık aldığı şeftalisini çimenlerin üstüne bırakıp ayağa kalktığında onu izlemeye başladım. Lavaboya gitmek için eve girdiğini tahmin ediyordum. O gittikten birkaç dakika sonra da peşinden eve girdim.

Lavabonun karşısında duvara yaslanmış onun çıkmasını beklerken kilit çevrilmiş, kapı açılmış ve Jeongin görünmüştü. Beni gördüğünde şaşırdı. Ben ise gülümseyip ona doğru yürüdüm ve o çıkmadan onu içeri sokup kendim de lavaboya girdim. Jeongin "Napıyorsun," dedi geri çekilirken. Sakince gülümsedim ona.

"Hyunjin'i çok özledin sanırım."

"Anlamadım?"

"Aranızda olanları biliyorum."

"Neyi biliyorsun?"

"Yaptığınız şeyi. Gerçi baya oldu yapmayalı değil mi? Bir hafta? Hayır hayır iki hafta... Belki daha fazla?"

"Ne istiyorsun?"

"Bir şey istemiyorum Jeongin, arkadaş olduğumuzu unutuyorsun."

"Arkadaş olduğumuzu hatırlıyor muydunuz?"

Bunun üzerine içten bir gülümseme sundum ona. "Senin iyiliğini düşündüğüm için burada olduğumun farkında bile değilsin."

"Ne iyiliği?"

Ona doğru yaklaşıp elini tuttuktan sonra bir elimi omzuna koyarak yerlerimizi değiştirdim ağır adımlarla. Jeongin'i kapıya yaslarken gülümseye devam ettim. Çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. Omzundaki elimi saçlarına atıp okşarken o kafasını oynatarak "Ne yapıyorsun," dedi yeniden.

"Hyunjin'e en son ne zaman dokundun," dedim. "Hatırlamıyorsundur bile."

"Yıllar önce olan bir şey değildi, abartmaya gerek yok. Nasıl öğrendin bilmiyorum ama..."

"Jeongin," diyerek susturdum onu. "En son ne zaman öpüştünüz?" Bunu derken yüzümü iyice ona yaklaştırdım. Nefesimi dudaklarında hissettiğine emindim. Bir şey yapmadan duruyordu. Benim bir şeyler yapmamı bekliyor gibiydi. Ben de yaptım. Önce dudaklarımızı birleştirdim. Başta öylece durdu. Ben geri çekilip ellerimi beline koyduğumda alt dudağını yaladı.

"Buna ihtiyacın olduğunu biliyorum, itiraz etmene gerek yok."

"Ne ihtiyacı ne diyorsun ve ne yapıyorsun şu an?"

"Son birlikteliğiniz tam buradaydı değil mi?"

Gözlerini kapatıp dudağını dişlerken derin bir nefes aldı. "Böyle dokundu sana." Belini okşadım. Elimi yüzünde gezdirdim. Gözleri hala kapalıydı. "Böyle öptü." Öptüm. "Belki güzel şeyler söylemiştir. Ne dedi? Seni seviyorum mu dedi?"

O kelimeyi duyduğu gibi açtı gözünü ve itti beni. "Siktir git Minho."

Kapıyı açmadan durdurdum. Çok kötü haldeydi, acınası duruyordu. Fısıldayarak "Sakin ol," derken yanağını okşadım. "Aramızda kalacak," dedim.

"Ne aramızda kalacak?"

"Yapacaklarımız. Ben Hyunjin gibi siktiğim insanlarla övünmem."

Dediğimi duyunca boynunda bir damar attı. Elini siyah saçlarının arasından geçirdi. Elimi pantolonundan içeri sokarken kafasını kapıya yaslayıp geri attı. Dudaklarını birbirine bastırıp iç çekmişti, gözleri de doluydu. Yola geldiğinin farkındayken duraksamadan devam ettim. Hyunjin'e sinirliyden çok savunmasızdı. Çenesinden tutup yüzüne baktığımda, gözlerimin içine bakıp öpmeme karşılık verdi. Jeongin de Hyunjin'den farklı değildi işte, sikilmeyi seviyordu.

Öpmeye devam ederken pantolonunun düğmesini açtı. Gerisini de ben halletmiştim. Diğerleri bahçedeyken benimle lavaboda sevişmeyi kabul etmişti. İtiraz etmeyeceğinden adım gibi emindim, o da bunu bekliyordu. Sadece istediği kişi Hyunjin'di fakat ben olmuştum.

Kısık inlemeler ağzından çıkarken Jisung geldi eve. Lavabonun kapısını çaldığında Jeongin elini ağzına götürdü. Başından beri kapalı tuttuğu gözlerini şimdi açmıştı. Ben de durup kapıya döndüm. "Minho," dedi Jisung. Boğazımı temizleyip "Efendim," diye karşılık verdim.

"Jeongin'i gördün mü? Yanımıza gelmedi."

"Eve gideceğini söyledi."

"Eve mi gitti?"

"Sanırım, biraz dolaşacakmış."

"Anladım, sen iyi misin?"

"İyiyim, midem kötü sadece. Birazdan gelirim."

"Tamam."

Jisung'un gittiğinden emin olduktan sonra Jeongin derin bir nefes alıp "Bundan kimseye bahsetmeyeceksin," diye uyardı beni. Pantolonunu çekerken "Özellikle Hyunjin ve Jisung bilmeyecek," diye de bastırmıştı. Hyunjin'e söylersem aramızın bozulacağını biliyordum çünkü içten içe Jeongin'i sahiplenmişti.

Video olayında acayip bozulduğunun farkındaydım ama bir şey diyememişti. Ot çekmeye bu kadar kendini kaptırması da bu olaylar yüzündendi. Bir şeyler yapmak istiyor ama yapamıyordu. Jisung'a söylemememin sebebi ise bana olan ilgisiydi. Elbette farkındaydım bunun fakat o zamanlar bilmiyormuş gibi davranıyordum. Şimdilerde ise söylersem aramızın bozulacağının bilincinde olduğum için söylemiyordum.

İşte bu yüzden Jeongin'in tüm masum ayaklarına gülüyordum. Hyunjin'in onu hiç sevmediğini söylüyordu. Hyunjin onu sevmişti ama asla söyleyememişti. Jeongin onu sevdiğini söylüyordu ama aslında hiç sevmemişti.

celladıma gülümserken, skzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin