8K 1.1K 1.9K
                                    

"Ne boklar yiyorsun amına koyayım?"

Bugün de Minho ve Jisung gelmişti. İkisi beraber geldiğinde yeni yeşillenen bir ağacın dalları daha çiçek açamadan kırılmış gibi hissetti Jeongin. Zaten ağaç küsmüştü artık, çiçek vermeyecekti. Tek istediği kalan dallarına dokunulmamasıydı fakat yıllar sonra bile tüm olanlara rağmen kuzenini bu çocuğun yanında görünce kötü hissetti.

Minho, arabadan iner inmez Jeongin'in üstüne yürümüştü. Bahçedeki çocuğu göğsünden ittiğinde kapının önünde duran Hyunjin ve Changbin araya girerek ikisini uzaklaştırdı lakin Minho konuşmaya devam ediyordu.

"Ne sikler karıştırıyorsun?"

"Bir şey yapmıyorum."

"Siktir git oğlum. İntihar edip ağzımıza sıçıyorsun, sonra hiçbir şey hatırlamadığını söyleyip ortadan kayboluyorsun. Yıllar sonra da tehdit eder gibi mektuplar yolluyorsun. Ne ayaksın oğlum sen?"

"Ağzına sıçılan siz misiniz gerçekten? Ben bir yere kaybolmadım hep aynı yerdeydim. Siz terk ettiniz. Ne boklar yediğini unuttunuz sanırım. Canım sıkıntısına intihar etmedim ben. Çok basit şeylermiş gibi konuşma."

"İntihar etmeyi sen seçtin. Bunun için de bizi suçla istersen. Her bok için suçladığın gibi."

"Siktir git."

"Jeongin, tamam." Jisung araya girip Jeongin'i bağırmaması için yatıştırmaya çalışırken Jeongin onu itip iğrenir gibi baktı.

"Sen hala nasıl durabiliyorsun bu iğrenç şeyin yanında?"

Minho "Sikeceğim ama ya..." diye mırıldanırken Jisung iç çekip geri çekildi. Jeongin'in bunu yüzüne vuracağını biliyordu.

Hyunjin, Jeongin'i kolundan tutup uzaklaştırmaya çalıştığında Jeongin kolunu çekip "Bana dokunma," diyerek sesini yükseltti. Hyunjin, geri çekilirken herkes Jeongin'e dönmüştü. Hepsi buradaydı. Sekiz günahkar birbirine bakıyordu ve yıllardır yaptıkları gibi susuyordu.

"Minho, Jisung. Hoşgeldiniz!"

Kapıda Jisoo babaannenin sesi duyulduğunda herkes yüzüne bir gülümseme yerleştirip hiçbir şey olmamış gibi davranmaya geri döndü. Jeongin gülmüyordu çünkü gülemiyordu. Bu yaşananlar azmış gibi bir de Minho onu suçluyordu. Minho hep onu suçlamıştı. En başından beri Jeongin suçluydu ona göre ve ne yaşandıysa onun yüzünden yaşanmıştı.

"Siktiğimin götü," diye içinden mırıldanıp bahçe çıkışına doğru yürümeye başladı Jeongin. Hyunjin'in ve Jisoo'nun bakışları anında çocuğu buldu.

"Jeongin nereye oğlum?"

"Markete. Tuz kalmamış."

Tuzun bitmesi gibi bir ihtimal olmadığını biliyordu Jisoo. Yaşlı kadının yemeklerinin tuzlu olması yasaktı ama kimse bunun üzerinde durmadı.

"Minho ve Jisung gelmiş ama..."

"Biz hasretimizi giderdik."

• • •

"Olay çıkartmaya mı geldin Minho?"

"Siz tatil yapmaya mı geldiniz?"

"Niye burada olduğumuzu biliyorsun."

"O sikik bücür bizi tehdit ettiği için burdayız."

"Tehdit falan etmiyor."

Sessiz kalan Changbin, yıllar önce yapamadığını şimdi yapmak için ağzını açmış ve Jeongin'i korumuştu.

"Bizimle oynuyor siz salak mısınız? O mektuplar da neydi amına koyayım? Aklı sıra intikam almaya çalışıyor."

"Sanmıyorum," dedi Chris. Oturduğu sandalyeden kalkıp kitaplıktaki kitaplara dokunmaya başladı. "İntikam almak istese alırdı. Ayrıca kendini riske atamaz."

"Manyak çocuk üçüncü kattan atladı hatırlıyorsunuz değil mi? Ölmeyi göze aldı yani. Kaybedecek bir şeyi yok."

"Kimin yüzünden atladı acaba?"

"Suçlusu ben miyim Changbin?"

"Evet?"

"Oturup izlerken bir tek patlamış mısırınız eksikti."

"Hafıza problemlerin var galiba. Bir yumrukla sana hatırlatmamı ister misin?"

"Niye kimse Chris'in üzerine gitmiyor. Ya da en büyük suçlunun."

En büyük suçlunun kim olduğunu herkes anlamış gibiydi ama ona bakmamışlardı. Minho, sorgulayan bakışlara maruz kaldığında "Hyunjin," deyip sinirle güldü. Hyunjin sıktığı yumruğunu serbest bırakıp Minho'nun yakasına yapıştığında Minho "Çocuğu siktiği için övünen ben değildim," dedi zar zor.

"O gece seni öldürmediğim için ne kadar pişman olduğumu tahmin bile edemezsin Minho."

Felix ve Jisung ikisini ayırmak için ayaklandı. Sesler yükselmeye başladığında Seungmin, bağırıp herkesin ilgisini kendine toplarken ayağa kalktı. "Bu konuyu bir daha açmayacağız sanıyordum. O günü unutmuştuk. Hiç yaşanmamış gibi."

"Minik fahişe unutmuş gibi durmuyor ama."

"Minho, yeter sikeyim! Jeongin'i suçlamaktan vazgeç." Jisung'ın ona çıkışmasıyla Minho susup ağzını oynatarak sevgilisine "Peki," dedi ve kenara çekildi.

"Şu siktiğimin gününü konuşup modumuzu düşürmeyin. Burada olma amacımız babaannem. Üzerinize düşeni yapın ve siktirip gidelim. O günden de daha fazla bahsetmeyin. Cidden. Yıllardır saklamaya çalıştığımız şeyden bahsederken hepiniz çok rahatsınız."

Felix konuştuğunda kimse bir şey demeden bodrumu terk etti. Chris ise orada tek başına saatlerce, Jeongin bodrumdan Jisoo'nun istediği kamerayı almaya gelene dek ağladı. Yaptıklarının yükü çok ağır geliyordu.

Jeongin, hızlı hızlı indiği merdivenleri onu görünce yavaşladı ve ona bakmadan işini halletmeye koyuldu. Chris, gelenin o olduğunu arıladığında burnunu çekip gözlerini silerek kendini toparlamaya çalıştı. Jeongin, lanet kamerayı bulamadıkça ortam gerici bir hal alıyordu Chris için. Jeongin de ondan farksızdı, bir an önce çıkıp gitmek istiyordu buradan.

Chris ağzını açacak gibi oldu. Jeongin bunu fark etmişti bu yüzden hızlandı. Çekmecedeki kamerayı bulduğunda alıp merdivenlere yöneldi. Chris'in onun arkasından "Özür dilerim," deyişini duymazdan gelip bodrumdan çıktı.

Özür dilemek için çok geç kalınmıştı ve bir özür hiçbir şeyi düzeltemezdi.

celladıma gülümserken, skzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin