❷❷

3.9K 608 1K
                                    

minho

"Ne vardı videoda? Düşündüğüm şey mi?"

Hyunjin kavgamızdan sonra gitmişti. Diğerleri bir şeyler mırıldanıyordu. Chris'in videodan haberi yoktu, bir de Changbin vardı haberi olmayan. Ha bir de başrol oyuncumuz bilmiyordu.

"Sevişiyorlardı işte."

"Bunu neden çektiniz amına koyayım? Salak mısınız siz?"

"Of bir de sen başlama," dedim arkama iyice yaslanırken. Biri bitiyor diğeri başlıyordu.

"Videoyu sildin mi," dedi Felix abisi ve benim arama girerek. Kafa salladım. Silmemiştim. Bu kadar kolay silemezdim.

"Ben Hyunjin'e bakacağım, iyi durmuyor."

Felix, kuzenini kontrol etmek için yanımızdan ayrıldıktan sonra Seungmin yanıma gelip "Cidden sildin mi," diye sordu. Sorsanız tek orospu çocuğu benim.

Chris'in burada olmasına rağmen "Silmedim tabii ki," dedim. Bunu duyunca şaşkınlıkla bana baktı. Çok komik bakıyordu. Herkes nasıl olur da Jeongin'in sütten çıkmış ak kaşık olduğuna inanabiliyordu, aklım almıyordu.

"Cidden körsünüz," dedim. İkisi de boş boş bana bakıyordu, özellikle Chris. Seungmin'in nasıl bir pislik olduğunu biliyordum. Chris'in içinde uyuyan pisliğin de uyanma vakti gelmişti. Hepsini tanıyordum, kimse iyi değildi.

"Birbirlerini seviyorlar, neden böyle bir şey yaptınız? Hyunjin de mi işin içindeydi?"

"Seviyorlar mı," dedim gülerek. "Pek öyle durmuyor."

"Jeongin sırılsıklam aşık. Belli ki Hyunjin de boş değil. Sürekli dip dibeler. Daha yeni birliktelerdi."

"Siz var ya," dedim. "Cidden salaksınız. Jeongin'in tek derdi götünün sikilmesi."

Changbin burada olsa şu an yumruğu indirmiş olabilirdi fakat Chris öyle değildi. Aklına girip bir iki ikna edici şey söylediğinde hemen inanırdı sana. Saf demek doğru olur mu, bilemiyorum. Hiç masum şeyler yapmadı çünkü.

"Asıl olan Hyunjin'e oldu, kaptırdı kendini. Gelip bana hesap soruyor."

"Neden böyle konuşuyorsun oğlum?"

Chris yavaştan yola gelse de şimdilik mesafeli duruyordu. Yerinde kıpırdanıp Seungmin'e baktı, onun yüzündeki ifadeyi gördüğünde de bana. "Bir şey mi biliyorsunuz?"

Jeongin'le birlikte olduğumu şu ana kadar kimseye söylememiştim fakat bazılarının bilmesi gerekiyordu. Ben böyle konuştuğumda sikimle düşündüğümü söyleyen Changbin, kendini bir bok sanıp haklı olduğunu düşünüyordu. Her fırsatta savunmaya çalıştığı çocuğun ne bok olduğunu o da bilmeliydi aslında.

"Jeongin, Hyunjin'i değil, Hyunjin'in onu becermesini seviyor. Denendi, onaylandı."

"Ne diyorsun amına koyayım?"

"Cidden ne demek o?"

"Şu demek," deyip sırtımı oturduğum tekli koltuktan ayırdım. "Jeongin bacaklarını bir kez de benim için açtı."

"Ne olur bana seviştik deme."

"Aynen öyle oldu."

"Oha! Ne zaman?" Seungmin beni soru yağmuruna tutarken Chris'i izledim. Bir sürü duyguyu bir arada yaşıyor gibiydi.

"Kavga ettikleri zaman. İkna etmek çok da zor olmadı."

"Siktir inanmıyorum, cidden..."

"Söylemiştim."

Chris hala konuşmuyordu. Bodruma sakladığımız ot sarılı sigaralardan çıkarıp yakarken bir tane de ona verip yanına oturdum. Kafasını koltuğa yaslayıp tavana bakarken içine çekip dumanı içinde tutmuştu.

"Sadece Hyunjin mi faydalanacak böyle bir şeyden?"

"Ne diyorsun ya," dedi kaldırdığı kafasını yeniden koltuğa koyarken.

"Anlamıyor musun? Bir iki güzel şey söylesen senin de altına girer."

"Jeongin'i sikmek gibi bir niyetim yok."

Güldüm buna. Sigarayı dudaklarımın arasına sıkıştırdım sonrasında ve telefonumu çıkardım. Videoyu açıp telefonu Chris'in göğsüne bıraktıktan sonra içime çekip parmaklarımın arasına aldığım otun dumanını havaya üfledim. O videoyu izlerken ben tavana bakıyordum. Arada kafamı ekrana çevirip Chris'in tepkilerini izliyordum. Bir ara alt dudağını dişlemişti.

"Niye izletiyorsun şimdi bunu amına koyayım? Kardeşimin pornosunu izliyormuşum gibi."

İşte buna koca bir kahkaha attım. "Kardeşin ha, öyle mi?"

Başka bir şey demeden gülerek tavana bakmaya devam ettim. Otun kafası gelince Seungmin'le birlikte bir daha izlemiştik. Chris şimdi böyle söylese de dediklerimin doğru olduğunu içten içe kabul etmiş gibiydi. En azından kafası karışmıştı, biliyordum. O günün akşamında çifte kumrularımız yine bahçede aşklarını yaşarken Jisoo babannenin yaptığı elmalı kurabiyeleri yiyorduk. Arada Jeongin'le göz göze geliyorduk. Bakışlarını kaçırıyordu. Kasılan vücudundan gerildiğini, ya da korktuğunu, anlayabiliyordum.

Kurabiyelerin üstüne su içmek için eve girdiğimde Jeongin de yanıma geldi. Beklemiyordum demeyeceğim, bekliyor da sayılmazdım fakat eninde sonunda benimle konuşacağını biliyordum. Kimsenin olmadığını kontrol ettikten sonra bir elini tezgaha koyup su içen bana baktı.

"Ne bakıyorsun tip tip,'' dedi sinirli bir şekilde.

"Sakin ol minik şey."

"Aramızda kalacak dedik. Salak salak bakmaya devam etme daha fazla."

"Neden bu kadar sinirlisin," dedim elimi yanağına götürüp. Anında itip kafasını geri çekti.

"Minho, siktir git. Hayatımın hatasını yaptırdın bana."

"Abi demiyor musun artık? Aramızdaki samimiyete bakarsak tabii haklısın..."

"Gerçekten sikik bir orospu çocuğusun."

"Yalnız, Hyunjin sana yüz verdi diye sen de yüz bulmuşsun. Terk edildiğinde gelip ağlama seni becermem için."

"Sana asla yalvarmadım. Asla da yalvarmam. Kafamın karışık bir olduğu andan yararlandın sadece."

Bir elini tezgaha koyup biraz yaklaştı.

"Ve biliyor musun, o gün senin Hyunjin olduğunu düşündüm. Sana karşı hiçbir duygu beslemiyorum yani."

Gülümserken kafa salladım.

"Suçlu ben miyim şimdi? Beni Hyunjin olarak hayal etsen de keyfin yerinde gibiydi. Hadi itiraf et Jeongin, kimseye söylemeyeceğim. Hyunjin'i seni güzel becerdiği için seviyorsun. Hoşuna gidiyor onun altında kıvranmak. Baksana sadece hayali bile yetti sana."

"Sen var ya, ruh hastasısın."

Güldüğümde kafasını hayret edermiş gibi salladı. "Cidden hastasın sen," dedi. "İyi değilsin sen." Sonra da gitti.

Yine hasta olan ben oldum. Asıl hasta onlardı. Siktiğimin çocuklarının cennetten düşmüş melekler gibi davranmayı kesmeleri gerekiyordu. Yoksa hepsine içindeki şeytanları tek tek gösterecektim.

celladıma gülümserken, skzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin