Önemli!
Merhabalarr, geçen günlerde fırsat buldukça bölüm yazmıştım.(43 44 45 46. Bölümler.) Dün kontrol ettiğimde bazı sahnelerin yarım kaydedildiği ve benim dikkatsizliğim sebebiyle karakterleri yanlış yazmışım. (Gevher yerine Mahenver Mahenver yerine Hatice yazmışım vs.) Tabi bunları düzenlemekte fazla zaman istiyor. 44. Bölümde yeni bir karakter geliyordu ve bazı sahneleri yazmamışım. Bu yüzden fazla devrik ve sorunlu dört bölüm var elimde. Haftaya cumartesiye kadar düzeltmeye çalışıcam düzeltemezsem panodan size bilgilendirme yapacağım.İyi okumalar!
▪︎▪︎▪︎
Güzide paşaya bakarken ne edeceğini şaşırmıştı. Elleri birbirine dolanmıştı. Hemen paşanın ayaklarına kapanmış yalvarıyordu.
"Etmeyin paşam! Ben ne yaparım dışarıda?" Hıçkırıkları odada adeta yankı yapıyordu.
"Sana ev ayarlayacağım. Orada yaşayıp doguracaksın bu sabiyi." Paşa kendi kendine kızıyordu. Ne hatunun nede bebeğin bir günahı yoktu. Güzide ile kendi isteği ile birlikte olmuştu. Her şeyden önce o bebek kendi bebeğiydi.
"Hemen hazırlan kimse uyanmadan gideceksin." Güzide başını sallamış küçük bir sandığı önune almış birkaç kaftan takı ve altınları içine doldurmuştu. Paşa onu izlerken zorlukla doldurduğu sandığın kapağını kapadı. Üç beş parça doldurduğu sandığı kapı ağasına uzattı. "Üzerine bir şey giy, tanınma."
"Hıhım." Eski püskü rengi akmış pelerinini giydi. Başına Sultanın verdiğini kavuğu taktı. "Ben hazırım paşam." Başını önünden kaldıramıyordu. Kapının yanında duran paşa hatunun yanına gelmeye başladı. Güzide gerilerken onun ağlamaktan sarsılan omzunu tuttu. "Her fırsatta sizi ziyaret edeceğim." Güzide paşayı cevapsız bıraktı. Gelme yada gel diyemedi. Sadece başını dahada eğdi.
Sarayda kimseler uyanmamışken sessizce at arabasına bindi. Son kez saraya baktı. Bütün ilklerini yaşadığı, sultanı için kendini feda ettiği o saray. Atlar yürümeye başladığında gözleri saray üzerinde dolanırken penceredeki Meryem Kalfayı gördü. Ellerini sallarken kalfayla göz göze geldi. Meryem korkuya hatuna bakarken sadece ağladığını görmüştü. Dairesinden çıkıp koşarak hatunun dairesine girdi. Etraf dağılmıştı içerideki pis kokuyu karşı elini burnuna götürdü. Dolap kapaklarını açtığında boş olduğunu fark etti. Güzideden geriye sadece boş bir dolap ve sadece iki kelimeden oluşan mektup kalmıştı. Kağıdı hemen alıp kemerine koydu. Kimse onu fark etmeden daireden çıktı.
...
Asiye Sultan sabah geç vakitte uyanmış yanında kitap okuyan zevcini görünmesiyle ağzı kulaklarına varmıştı. Eliyle dağılan saçlarını düzeltip Selim paşaya döndü. "Gününüz aydın olsun Paşam. Sabahın bu vaktinde sarayda olmanız icap etmez mi?"
"Saolun Sultanım, bugün biraz geç gideceğim sizinle kahvaltı etmek vakit gecirmek isterim." Tamamı yalandı dediklerinin. Sabaha kadar Güzide hatun ile birlikte olmuş hatunun dediklerinden sonra sevdiğini başka bir yere yollatınca gözüne uyku girmemişti. Öyle ya Güzide her sabah Asiye Sultanı uyandırmaya gelirdi. Paşayı de bu mazeret ile görür akşamı yanında geçirmesi için söz alırdı.
"Âlâ, o vakit hatunlara söyleyelim kahvaltıyı hazır etsinler." Paşa gülümsemiş Asiye Sultanın dudağına buse kondurmuştu.
Asiye Sultan giyindimten sonra hazır olan kahvaltıya inmişti. Paşa ondan önce hazırladığından çoktan masaya oturmuştu bile. Hatunlar servise başladığında Asiye Sultan etrafa bakınmış merak içinde yemekleri getiren hatuna sormuştu. "Bir hatun vardı, Güzide, o nerede?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarayın Yansıması
Tiểu thuyết Lịch sửSarayın Yansıması 1 Sarayın soğuk duvarları arasında solmak istemeyen, seçilmek için her şeyini feda eden, hünkarın gönlünü hoş tutmakla yükümlü olanlarla doludur harem. Kimisi de sessizce unutulur, hatırlanmak isteyenlerse bir diğerlerini alt etme...