10▪︎ Devasız Dert

714 49 4
                                    

Hekimler daireyi doldurmuştu. Gevher Sultan korkudan çığlık çığlığa bağırmış tüm sarayı uyandırmıştı. Harem birbirine girmişti. Hekimler şehzadenin etrafını sarmış şifa arasada sonuç yoktu. Şehzade Kasım beşiğinde kıpkırmızı olmuştu. Nefes almakta zorlanıyor kolları ve bacakları nokta nokta olmuştu. Hünkar tüm Payitahta haber etmiş en mahir hekimler saraya geliyordu.

Bağırışlara uyanan Hatice zaferle gülüyordu. Belliki Hüma hatun işini iyi yapmıştı. Zevkle hazırlanmaya başlamıştı. Sultan taçları arasında en beğendiğini aldı. Beyaz kaftanının düğmeleri iliklendi. Kokularını sürdü. Himayesindeki hatunlar Musayla ilgileniyordu. Onları çağırıp Musayı kucağına aldı. Oğlunu sevdi kokusunu içine çekti. İki daire yanda üvey oğlu can çekişiyordu. Masum, günahsız bir sabi ölüm ile burun buruna gelmişti.

Hekimler tetkitleri yapmış durumdan haberdar olmak isteyen hünkara durumu izah etmeye çalışıyorlardı. "Hünkarım, nasıl anlatacağımı bilemem. Bu zehir değildir zira tek bir ilaç yoktur belliki iki zehir birleştirilmiş ve ölümcül bir hastalığa yol açmıştır."

"Nasıl olur bu hekim? Ne zehridir ne eder?"

"İlk zehir bedeni yorar belli vakit sonra gider halsizlik, ateş ve istifraya sebebiyet verir lakin karıştırılan diğer zehir pek ölümcüldür. Nefes borusunu tahriş eder genizleri yakar ve en kötüsüyse ciğerler, Şehzade Kasımın ömür boyu yaşayacağı bir hastalıktır. Ciğerleri yıprandı nefes dahi alamayacağı vakitler olacak."

"Hiç mi şifası yoktur Hekim başı? Bir ot merhem yada ilaç?"

"Yoktur Hünkarım bundan gayri Şehzade Kasım heran ölüm ile burun buruna olacak. Onun ağrısını hafifletecek bir merhem yapacağım."

"Tamam Hekim başı." Dünyası başına yıkılmıştı sanki. Eliyle alnını kaşıdı. Bu sarayda bir hain vardı. Evladını öldürmeye teşebbüs edebilecek bir güce sahip hain!

...

Mahenver Haseki epey geç uyanmıştı. Saraydaki karışıklığın büyük bir kısmı onun yüzündendi. Tüm gece vicdanı sızlamıştı. İçin için ağlamışsada fayda etmezdi kararı bir kere vermişti. Bundan sonra tek edeceği dua Allahın onu affetmesiydi. Kameri emzirmiş hemen dairesinden çıkmıştı. Kameri üç hatunla bırakmıştı. Korkuyordu bu kan kokan koridorlardan, acımasız insanlardan korkuyordu. Öyle ya yanında hançerini bile almıştı.

Gevher Sultan'ın dairesine girdiğinde Hünkar ve Valide Sultanın sedirde oturduğunu, Gevher Sultanın kendinden geçmiş halde derin bir uykuda olduğunu görmüştü. Hanzade Sultan Has bahçeye çıkarılmıştı. Hemen eğildi. Hasekiyi gördüklerini bile tartışılırdı. "Hünkarım, Valide Sultanım. Bu vaziyet nedir? Akşam Kamer huysuzlandı geç uyumuşum sabahta uyanamadım saray birbirine girmiş. Yoksa Gevher Sultana mı bir şey oldu?"

"Hayır Cihannara, Gevher Sultan iyidir lakin Şehzade Kasım." Devamını getirmeye dili varmıyordu Validenin. Acıyla elini göğsüne koydu. Öksürmeye başladı. Kuru bir öksürük değildi bu. Nefessizlikten gözlerinden yaşlar geliyordu. Birkaç yudum su içti zorlukla. "Afife Kalfa! Valideme dairesine kadar eşlik et hakimlere de haber et aman dikkat et." Valide Sultan genç yaşına rağmen yardım alarak yürüyordu. Şehzade Kasıma olan sevgisi anlatılamazdı. Onu derinden etkilemiş olmalıydı.

Hünkar, Gülnuş Sultan daireden çıkınca eliyle sediri gösterdi. Yavaş adımlarla yanına oturdum. Başımı göğsüne yasladım. Bacağıma koyduğu elini okşadım. "Durum bu kadar kötü mü Hünkarım?"

"Hekimler şifasının olmadığını söyledi öyle güçlüymüşki şehzademin ciğerleri yıpranmış genizleri tahriş olmuş."

"Kimin yaptığı belli midir? Böyle bir işe kalkan sıradan bir cariye olamaz hünkarım."

"Neyi ima edersin?!" Sinirle kendini geriye çekmişti Hünkar.

"İma etmem hünkarım haşa huzurdan lakin bu sarayda Şehzade Kasımı rakip olarak gören tek kişi vardır."

"Hatice!" Aniden kalkmasıyla kendimi geriye çektim. "Mahenver, sana iki gün veriyorum. Eğer bir kanıt getirmezsen bitersin benim için zira bu suçu bir Haseki Sultana benim şehzademin annesine atarsın!"

"Hünkarım emin olmak istiyorsanız gidin, gidin ve Hatice Sultanın gözlerine bakın. En büyük kanıt gözlerdir dil ne derse yalanlar." Başını yana sallamıştı. Kapıyı sertçe açtı. Adım sesleri duvarlar arasında yankı yapıyordu. Güldüm. Hatice Hatun gayri bitmişti. Onu ezmiştim.

...

Dairesinde dört dönüyordu Dilaşub. Elleri titriyordu. Her şey ters gitmişti. Böyle bir zehir vermemişti. Nasıl diye düşünüyordu kim duymuş yada görmüştü. Korkudan gözleri dolmuştu endişeyle ellerini yanağına koydu. Alev alev yanıyordu adeta. Kendisinin yaptığının öğrenilmemeliydi. Hünkar asla affetmezdi. Hatta eski saraya sürer yıllarca orada kalırdı. Peki evladı? şehzadesi ne olacaktı? İçini kemiriyordu. Ağanın ani desturu duyuldu. Kapı ardına kadar açılmış Arslan hızlı adımlara daireye girmişti.

"Hüma, Şehzade Musayı al çık! Hatunlar sizde!" Sonunun geldiğini iliklerine kadar hissediyordu.

"Hatice hayrola neden korkarsın? Ne diye daireyi boşlattırdın?"

"Özel konuşmak isteyeceğinizi düşündüm." Kekelemeye başlamıştı. Arslan çenemden tutarak yüzüne bakmamı sağladı. Ateş saçan gözleri beni yakıyordu.

"Sen mi yaptın?" Çenesini kasmış haykırarak yüzüme bağırdı.

"N-neyi?" Yutkunlakta zorlanıyordum.

"Bilmezden gelme Hatun! Sen kimsin!? şehzademi nasıl zehirlersin?"

"Be-ben hiç bir sey yapmadım hunkarım inanım bana!" Hıçkırıklarım arasında konuşurken kendimi yere attım. Hünkarın eteğini öpüyor beni affetmesini söylüyordum. "Neden Hatice? Neden yaptın? Şimdiye kadar kim ne dedi sana kim hakaret etti? Neyin bedelini aldın?"

"Hünkarım affedin, evladım için, şehzadem Musa için yaptım."

"Bundan gayrı burada bu sarayda yerin yok! Derhal eşyalarını toparla. Yarın sabah ezanıyla yola çıkacaksın. Şehzade Musa burada, benimle kalacak."

"Etmeyin eylemeyin, o daha küçük kundakta! Nasıl bizi ayırırsınız hiç mi vicdanınız yok."

"Benim vicdanımı sorgulamak senin haddinemi hatun! Önce kendi ettiğine bak!" Yere dizlemiş hatundan eteklerini çekti. Kapıdaki ağalara dışarı çıkmamı yasaklandığını söyledi. Ellerimi yumruk yapmış yere vuruyordum. Kendi başımı yakmıştım.

...

Gevher Sultan güçlükle kendine gelebilmişti. Başındaki ağrının haddi hesabı yoktu. İçeride oturan Cihannarayı gördüğüne epey şaşırmıştı. Yataktan kalkmış yatağa tutunarak Hasekinin yanına oturmuştu. "Mahenver, evladım Kasımım nerede?"

"Merak etmeyin Sultanım hekimlerin yanındalar. Hekim başı şehzade Kasımın acısının azalması için merhem yapmış onunla alakadardir."

"Nasıl oldu anlamıyorum. Kim neden boyle bir şey yaptı? Canım acıyor Mahenver kahroluyorum. Evladım neyin bedelini ödüyor? Üstelik ömür boyu çekeceği bir acı."

"Ben Sultanım-" Çekinerek cümleye başlasada devam edememişti Mahenver.

"Ne Mahenver ne? Yoksa bilir misin kimin ettiğini?"

"Az evvel hünkarımiz ve Valide Sultanımız buradaydı. Validemiz biraz rahatsızlandığından mütevellit dairesine çekildi. Hünkarımız bana şüphelendiğim biri olup olmadığını sordu. Bende tek bir kişi olduğunu söyledim."

"Kim?"

"Şehzade Musanın annesi Hatice Sultan-"

"Vay Çerkes yılanı!"

"Hünkarımiz dairesine gitti. Çok sinirliydi. Kalfaların dediğine göre eski saraya sürülmüş. Haddime değil lakin o sizin şehzadenizin ölümüne sebep olabilecekken bu kadat hafif bi ceza alması-"

"Ben ona göstereceğim gününü!" Hasta haliyle bile bu sinirle daireden çıkmıştı. İki daire yandaki Hatice Sultanın dairesine girdiğiniz sesi duyuldu ve dairenin kapıları tüm gürülrüsüyle kapandı.

▪︎▪︎▪︎

Votelemeyi unutmayınn

Sarayın YansımasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin