Ruhsar Sultan sarayın terasından Asiye Sultanın sarayını izliyordu. Meşaleler sönmüş iki sarayda karanlığa gömülmüştü. Ellerini terası duvarlarının mermerden koymuş zevcinin gelişini bekliyordu. Sefer dönüşünden sonra sık sık Topkapıdaki dairesinde kalıyor devlet meselelerini bahane ederek Ruhsar Sultanı tek bırakıyordu. Cahit Paşa nikahtan sonra Büşra Sultan ile arasını düzeltmiş Şehzade Mustafa ile ilgilenmeye başlamıştı. Arada Mahenver sultan ilede konuşur şehzadenin ileride en iyi sancağı alabilmesi için şimdiden eğitim için lalalar bulmuştu.
"Sultanım içeri gelin hava serinledi." Ruhsar Sultanın nedimesi Oya hatun terasa çıkmıştı. "Hıhım." Ruhsar içeri girip geceliğini giymişti. Yatağa uzanmış üzerini örtüp ellerini başının altına koymuştu.
Asiye Sultan sarayında da pek fark yoktu. Selim Paşa geçte olsa gelmişti. Eşinin derin uykuda olduğunu görünce Meryem Kalfaya haber etmiş aylardır hasret olduğu hatununun yanına gitmişti. Asiye Sultanın başına bir hatun dikmiş eğer uyanırsa hemen haber edilmesi istenmişti. Güzide, paşanın seferden gelmesiyle Aynalı köşkten getirilmişti.
O da paşanın gelmeyeceğini düşünüp uyusada yanındaki haraketlilikle korkarak uyanmıştı. Pikeyle üzerini örtmüştü. "Güzide'm baharım." Paşa yatağa oturmuş hatunun ellerini tutmuştu.
"Pa-paşam siz miydiniz? Af buyurun korktum." Nefesini düzeltmeye çalışan Güzide paşanın temasıyla yutkunmuştu.
"Elbet benim gecenin bu vaktinde kim olabilir ki?" Güzideyi belinden tutup kucağına oturtmuş üzerindeki bizzat hediye ettiği geceliği bir çırpıda çıkarmıştı. Havalar sıcakladığından içliksiz uyuyan hatunun çırılçıplak kalıvermişti. "Bedenini nasıl özledim tahmin bile edemezsin."
...
Sabah erken vakitlerde hünkarın yanından çıkmıştım. Hazırlanmasını istediğim hamama gitmiş baş köşedeki mermere oturmuştum. Hatunlar sırtımı köpüklerle arındırırken gecenin yorgunluğunu atıyordum. "Sultanım." Gelen ses ile irkildim. Karşımda peştemalini giymiş durup gülümseyen Ayşe Hatunu gördüm. Elbette moralimi bozmak için hayli yeterliydi. "Hatuncuk." Kenardaki taşa oturmuş yanında getirdiği hatunlar ona hizmet etmeye başlamıştı. "Ayşe Sultanım meyveniz." Sultan mı, o kadın kendine sultan mi dedirtiyordu? Hatun meyve tabağını bıraktı. Beni görmezden gelip sadece Ayşe hatunun önünde eğilip çıkacakken sinirle hatuna seslendim.
"Hatun!" Geriye dönmüş gülerek bana bakıyordu. "Buyrun Sultanım?" Elimle onu yanıma çağırmıştım. Yanıma gelmiş benden emir beklerken mermerden kalktım. Hatun bir iki adım gerilemişti. "Sen kimsin?"
"N-ne?" Olay çıkarmak istemiyordum lakin bana yapılan terbiyesizlik fazlaca canımı sıkmıştı. Elimi hatunun boğazına doladığımda nefessiz kalarak öksürmeye başlamıştı. Ayşe mermerinden kalkmış kolumu tutarak beni durdurmaya çalışıyordu. "Sen kimsin de hünkarın zevcinin önünde eğilemezsin! Bu ne cüret!" Kıpkırmızı kesilen kız kendini benden kurtarmaya çalışıyordu. "Herkes çıksın derhal!" Hatunlar hemen hamamdan çıkmıştı.
"Mahenver dur!" Ayşe hatun tırnaklarını benim koluma geçirmişti. Dirseğimden bileğime kadar uzanan tırnak izleri ile acıyla bağırdım. "Bitirdim seni hatun! Gazabımdan kork!" Ayşe, tam gidecekken kolumdan tutmuş omuzlarımdan itmiş sırtım duvara vurmuştu. Hamile haliyle bileklerimi sıkıyordu. Ona vuramazdım zira her şeyden önce Arslanımdan bir parça taşıyordu. "Bırak!" Bileklerimi kurtarıp Ayşeyi hafif ittim. Aramızda bir adımlık mesafe oluşmuştu. "Dua et gebesin yoksa Allah şahidim olsun ki seni buracıkta öldürürdüm." Üzerime örtü alıp hamamdan çıktım. Yan daireye girip kaftanımı giydim. Tam da istediğim gibiydi kolumdaki kan izleri beyaz kaftanımın tülleri arasından belli oluyordu. Hızlıca altın yola girdim. Kapıda duran Selim Paşa beni durdurmak istesede onu dinlemeyip has odaya girdim. Arslan dairede değildi. Terasa çıktım. Elindeki kahvesini yudumluyor Bir yandan da kitabını okuyordu. "Cihan'ım ne oldu sana?" Sedirinden ayaklanmıştı. Kollarımı beline sarıp ağlamaya başlamıştım. Biraz abartmanın zararı olmazdı sonuçta. Beni yanına oturtmuş bardağa su doldurup vermişti. "Arslan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarayın Yansıması
Narrativa StoricaSarayın Yansıması 1 Sarayın soğuk duvarları arasında solmak istemeyen, seçilmek için her şeyini feda eden, hünkarın gönlünü hoş tutmakla yükümlü olanlarla doludur harem. Kimisi de sessizce unutulur, hatırlanmak isteyenlerse bir diğerlerini alt etme...