..."Sofrada bana da yer olduğunu düşünüyorum." Eteklerini tutup yavaş adımlarla hünkara en yakın yere oturmuştu şehzadelerin oturması gereken yer...
Arslan kızının geldiğini görünce epey mutlu olmuştu. Eliyle yan tarafını göstermiş kızıda bundan memnun olmuştu. Şüphesiz sofradaki en güzide sultandı. Gerek kaftanı gerek tacı ile Haseki Sultanların bile alamadığı sonsuz servete sahipti. Babası ona doğduğu gibi maaş bağlatmış her ay bin akçe onun sandığına eklenmişti. Sarayın en zengin üçüncü sultanıydı. Birincisi Harem yönetimi ve Baş Hasekilik sebebiyle Gevher, İkinci olarak Hünkar zevci olmasıyla Cihannara ve üçüncülük Kamer Sultandaydı. Serveti dilden dile dolaşsada kesin bir miktar bilinemiyordu.
"Sultan ablam iyisin değil mi? Yüzünün rengi solmuş." Demişti Şehzade Musa. Kamerin tam çaprazında kalıyordu. "Vallahi ne yalan söyliyim şehzadem hiç iyi değilim." Arslan kızına dönmüştü. Evet, hiçte iyi görünmüyordu. "Hekimlere göründün mü? Eğer yetersizseler saray dışından getirteyim."
"Hekime gerek ne hacet hünkarım? Siz benimle değil hareminizle meşgul olun." Hünkar kızının dedikleri ile şaşakalmıştı. Sadece o değil herkes böyle bir cümle beklemiyordu.
Yemeğin sonrasıysa derin bir sessizlikti. Yemeğini bitiren hemen izin istemişti. Önce Meylişah ve İsmihan Sultan ardından Mihrişah kalkmıştı lakin Kamerin kalkası yoktu.
"Şehzadelerim. Bilirsiniz yarın divan kurulacak ve sizin sancaklarınız belli olacak lakin bu sancaklar sizin yeteneklerinize göre değil taht sıralamasina göre. Belli bir vakit sonra Şehzade Mustafa da Sancağa çıkınca gerek duyar isem sancağınız değişir." Hünkar iki şehzadesi ile de bol bol talim yapmış derslerini izlemişti. Her ikisininde hakkı Manisa olsada birini ikinci en önemli sancak olan Kefeye gönderecekti.
"Hünkarım peki ben ne vakit sancağa çıkacağım?" Şehzade Mustafa heyecanla konuşmuştu. "Aslan şehzadem sende abilerin gibi büyüdüğünde sancağa çıkacaksın."
...
Şehzadeler yatsı ezanıyla has odadan çıkmıştı. Kamer de Şehzade Mustafa ile daireden çıkacakken Hünkar onun kalmasını istemişti. Burada daha fazla durmak istemesede mecburdu. "Kızım gel terasa çıkalım." Kamer ses etmemiş hünkarın ardında terasa çıkmış hünkar tahtına oturmuştu. "Farkındayım dargınsın lakin zamanı geriye alamam gönlünü nasıl alırım."
"Ben kim size darılmak kim hünkarım. Eğer gözdenizin daha kıymetli olduğunu bilseydim o gün buraya hiç gelmezdim."
"O senden kıymetli değil lakin-"
"Hala lakin diyorsunuz, gerçekleri söyleyin hünkarım laf kalabalığı yapmayın eğerki istemiyorsanız beni şimdi bu sarayı terk etmeye hazırım."
"Kamer, niye beni anlamak istemiyorsun? O kadın seferlerin anahtırı. İspanya kralı Joseph yeğenini istiyor. Kızına karşılık toprak talep ediyorum."
"Verin o kadını verin ki huzuru bulun. O kadın burada olduğu müddetçe benden sakinlik istemeyin. O düşes ile bir daha karşılaşırsak halini daha beter yaparım. İzninizle." Kamer hemen terastan çıkmış daireye girmişti. Kapıyı tıklatmış ağalar kapıyı açınca hemen altın yola çıkmıştı. Derince soluklanmıştı. Babasının hala o kadını savunmasını kaldıramıyordu.
...
Sabahleyin Gevher Sultan hareme inmişti. Oğlunun haremi için hatun seçmekteydi. Hatunlar heyecandan bayılacak gibi duruyorlardı. "Destuur Hünkar-ı zevc Baş Haseki Gevher Sultan Hazretleri! "
Koyu mavi kaftanı ile süzüle süzüle hareme girmişti. Koyu kahverengi saçlarını büyük topuz yapmış zümrüt tacı topuzunu hemen önüne takmıştı. İnci kolyesini boynuna iliştirmiş kırımın nadide kokularından sürünmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarayın Yansıması
Ficción históricaSarayın Yansıması 1 Sarayın soğuk duvarları arasında solmak istemeyen, seçilmek için her şeyini feda eden, hünkarın gönlünü hoş tutmakla yükümlü olanlarla doludur harem. Kimisi de sessizce unutulur, hatırlanmak isteyenlerse bir diğerlerini alt etme...