39. Bölüm

76 22 27
                                    




İskeleye vardığımızda Ateş'le vedalaştık. "Dostum senin yaptıklarını, yardımlarını asla unutmayacağım. Ne zaman istersen gel. Başımın üzerinde yerin var. Ada hayatından sıkılırsan, ki sanmıyorum, öyle bir şey hissedersen gel her konuda sana yardımcı olurum. Tekrar çok teşekkür ediyorum."

"Estağfurullah abi. Yine olsa yine yaparım. Yolunuz açık olsun. Ablama iyi bak." Ben de son kez sarıldım kardeş bildiğim genç adama.

Vedalaşmamız sona erdi ve Tan beni yine kucağına alıp yata çıkardı. İskeleden uzaklaşana kadar el salladık. Belimden sarılıp başını omuzuma koyan kocamla birlikte geride bıraktığımız adaya baktık. Başımı çevirip ona bakmak istedim. Küçük bir çocuğun mutluluğuyla baktı bana. Elimden tutup beni kendine çevirdi. Bu defa yüz yüzeydik. Müziksiz dans etmeye başladık. Yatın hızıyla denizin köpürmesi sesiyle. Kendimize bir melodi oluşturmuşuz gibiydi.

"Bak şu köpükleri görüyor musun? Hareket halindeki motorun gücüyle köpürüp sonra da duruluyor. Sönüyor. Eğer ki ailen bize kızacak olursa aklına bu köpükleri getirmeni istiyorum. Önce hiddetlenip sonra durulacaklarını bilmeni istiyorum. Biz buna inanıyoruz. Öyle olacak. O yüzden varış noktamıza kadar bu düşünceyi aklımıza hiç getirmemek üzere atıyoruz anlaştık mı güzellik? Bu anların değerini bilip tadını çıkaracağız." Sanki etrafımız çok kalabalıkmış gibi kulağıma fısıldamaya başladı. "Çocuklarımıza anlatacağımız anılarımız biriksin. Anneleri olmadan nefes alamadığımı bilsinler. Annelerini bulmak için neler yaptığımı bilsinler. Seni ne kadar çok sevdiğimi bilsinler." Geriye çekilip gözlerime baktı. "Anlaştık değil mi?" tamam diye başımı salladım. "Peki o zaman balayımız başlasın karıcığım." Bir anda havalanınca çığlık attım. Kollarımı boynuna dolayıp gülmeye başladım. "Seni seviyorum Gamzelim. Çok seviyorum." Anında öpmeye başladı. Öpücük kesmeyince odamıza doğru yol almaya başladı. Tabii bu sıralarda gözümüz hiç kimseyi görmedi. Ne kaptan ne mürettebat. Zaten çok olmayan bir ekip vardı. Onlar da gözlerden hep uzaktaydı. O yüzden rahattık.

Odaya girdikten sonra kendimizi daha fazla kaybetmiştik. Verdiğim sözü tutmuş aynen ortada korkulacak endişe edilecek hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya başlamıştım. Üzerimizdeki fazlalıklar dar gelmeye başlamıştı. Hepsinden kurtulmamız çok sürmedi. Her yanımızı saran aşk ateşinin içinde kavruluyorduk. Sonrası ateş sonrası barut. Yaktı yandım duruldum. Her defasında başa geri döndük. Yaktı yandım kavruldum. O kollar beni sardıkça aklımda olan bir şey varsa da uçup gidiyordu. Denizin köpürmesi gibi bizim de aşkımız köpürüyordu ama sönmüyordu. Tatlı yorgunluk her yanımızı sarmıştı. Gecemi Tan'ın kollarında geçirmek adeta rüyaydı benim için. Kollarına sığınıp ömürlük limanımda dinlenmeye başladım.

Tan göğsüne çekmişti beni. Kalp atışını dinleyerek huzur buluyordum. Telefonu çalana kadar da huzurum devam ediyordu. Bir anda korktum. Alnımdan öpüp korkma dedi. Komodinden telefonunu alıp kimin aradığına baktı. Gülerek telefonu açıp hoparlöre aldı.

"Bensiz iki gün geçiremiyor musun Ege? Özledin mi lan yoksa beni?" Tan'ın neşeli sesini duyan yurt kardeşliği kadrosundan Ege sevinçle bağırmaya başladı.

"Lan hayvan hahaha. Kavuştun dimi lan kıza? Şerefsiz kopek. Hiç haber de vermiyor. Beraber misiniz lan? Vuhhu... Allah'ım mahalledeki çocuklara sözüm vardı gidip toplayayım onları. Dondurma yedirecektim hepsine. Dur abi iki dakika bekle." Ege birilerine ıslık çalıp bağırmaya başladı. "Serhat. Bak oğlum buraya. Topla senin ekibi. Birazdan dondurma yemeye götürecem sizi. Ne kuvvetli nefesiniz varmış lan. Duam kabul olmuş hahaha. Ekibi topla. İnerim birazdan aşağı. Hadi koçum." Sonra tekrar bize döndü. Sanki bizi görebilecekmiş gibi pikeyle önce kendimi sonra Tan'ın sağını solunu örttüm. Benim bu hareketime Tan kendini tutamadı koyuverdi kahkahayı. Bir taraftan da benim masumane hareketime karşı başımın üzerinden öpüyordu. "Seni seviyorum kadın." dedi. Tabii ben utançtan kıpkırmızı oldum. Sinirlenmiş vaziyette baktım. Dudaklarımı oynatarak 'Sus ya! anlayacak şimdi. Ya anladıysa?' dedim. Hala gülmeye devam ederken omuz silkti. O da sessizce 'Anlarsa anlasın. Karım değil misin?' deyip öptü.

YİNE Mİ HÜSRAN? (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin