11.Bölüm

103 26 21
                                    








Kız kardeşimle o gece epey konuştuk. Hayattan, aşktan ve erkeklerden. Ben ona tatil boyunca müstakbel sevgilimle yaşadığım, kendisinin olmadığı yerlerde yaşadığım bazı şeyleri anlattım. Ama bazılarını. Fazlasını değil. Tan'ın jestlerinden bahsettiğimde daha azını beklemiyordum zaten dedi. Sonra da ona ne konuştuklarını Işıl'a nasıl bizim konumuzdan bahsettiğini öğrendim.

İşin aslı benim irademe sahip olamadığım güne dayanıyormuş. Beni öyle gördükten sonra evden uzak kalmamın daha iyi olacağını düşünen canım kardeşim Tan'ı aramış. Demiş ablam pek iyi değil. Senin şu tatil ne zaman diye sormuş. Tan ise endişe edip gelmeye kalkmış. Işıl olmaz demiş. O zaman benim foyam meydana çıkardı abla diye anlatmaya devam etti. Tan ayarlamaları hemen yapıp döneceğini söylemiş. Böylelikle sevgilimin bahsettiği organizasyonu öne çekme operasyonunun tuşuna basılmış. Herkes haberdar edilmiş. Tatilin öne alındığına dair. Sonra Işıl'a bana âşık olduğunu bu defa elinden kaçırmak istemediğini söylemiş. Bu defa hislerini açmaya hiçbir şeyin engel olamayacağını anlatmış. Hatta Talat Bey'den bile bahsetmiş.

Öncesinde Işıl'dan onayını almış. Öyle kolay da olmadı ha. Ben ablam için en iyisini isterim. Sordum soruşturdum. Ya ablamı üzersen dedim. Gözlerini devirerek baktı. Sence bu mümkün mü dedi. İyice gözünün içine baktım. Evet mümkün değildi. Onayımı vermiş oldum dedi.  Daha sonrasında planını anlatmış. Teknede de yardımını istemiş. Çiçeği nereye sakladığını göstermiş. Vakti geldiğinde isteyeceğim demiş. Bu kadar şeyi ne ara ve benim ruhum duymadan nasıl yapmışlar anlamadım. Üniversitede nasıl anlamadın abla diye sordu.

"Konduramadım galiba. Ama içimde hep bir acaba oldu yalan yok. O dönemler... işte biliyorsun diğer şahıs varken başka kimseyi o gözle görmedim. Yemin ederim bakmadım. Ben sadakatimi sonuna kadar yaşadım. Allah için Tan da arkadaşlığından başka bir şey dile getirmedi. Acabalarım arada bir ağzından çıkan sözlerden ötürü oluyordu. Burada karşılaştıktan sonra anladım her şeyi."

"Peki abla sen Tan abiyi seviyor musun?"  Durup düşündüm.

"Ben... onu beğeniyorum. Doğruya doğru. Gamzelerini arkadaşımken çok severdim mesela. Şimdi daha farklı bir durum o ayrı tabii. Seviyorum diyebilmem için daha çok erken ablacığım. Doğrusunu söylemek gerekirse seviyorum demeye korkuyorum artık. Yaşadığım şey kolay değildi Işıl. Açmak istemiyorum o günleri. Ama bilmiyorum. O olay bende biraz enkaz bıraktı sanırım. Biraz daha zamana ihtiyacım var. Seviyorum dediğim kişi beni bırakıp gitmemeli benden vazgeçmemeli. Arkadaş olarak çok seviyordum. Şimdi sevgili olarak içimde kıpırtı yok diyemem. Beni aşkın içine çekiyor. Öyle işte."

"Abla. Sana kendi tespitimi söylemeden geçemeyeceğim. Sen bu adama aşıksın bence. Hatta çıtayı yükseltip onu çok sevdiğini bile söyleyebilirim. Sen kendini hazır hissettiğinde içindeki duyguların coşup dile gelecek ve kendini söylerken bulacaksın. Bak gör. Seviyorsun ve bunu söylemekten korkma."

"Korkuyorum Işıl. Çok korkuyorum. Onu üzmekten en çok da. Bakalım. Yol bizi nereye götürecek?"

"Bence en yakın nikah dairesine. Adam gözlerinin içine bakıyor. Ağzından çıkacak kelimeye bakıyor abla. Seni mutlu etmek mutlu görmek için her şeyi yapıyor. Kafana bir şey takılırsa senin için tatili öne çekmesini düşün. Sadece bunu düşün. Hediye olayına girmeyeceğim bile. Çok şanslısın ki böyle biri çıktı karşına. Sana ben demiştim demek istemiyorum ama demiştim değil mi? Bunun adı Tevafuk diye. Boşuna çıkmamış karşına. Allah'ım çok öngörülü gördüm kendimi. Bir de kendimi görsem nasıl olurdu acaba?"

Konuşmamız telefonumun sesiyle bölündü. Tan arıyordu.  İyi insan lafının üzerine ararmış. Cevap verip konuşmaya başladık. Matbaadaki işler sandığından uzun sürecekmiş. Akşama yetişmeye çalışırım ama belki de gelemem. Eğer isterseniz yanıma gelin dedi. Ben de işlerini halletmesini daha sonra da görüşebileceğimizi ve benim de kendime göre birtakım işlerim olduğunu söyledim. Hiç hoşlanmasa da tamam dedi. Oflayıp beni çok özlediğini söyledi. Daha yanımdan ayrılalı kaç saat olmuştu ki. Bunu dile getirdiğimde de kızdı bana. Bir saniye ayrı kalmak istemiyorum. Yerini doldurmamız gereken kaç yılımız var biliyor musun? Ben hayata 6 sene geç başladım. Ve bu kadar yıllık açıklığı doldurmam lazım. Çok mu görüyorsun dediğinde içim yine aktı gitti. Haklısın diyebildim sadece. Biraz daha konuştuk. Beni sevdiğini söyleyip istemese de telefonu kapattı.

YİNE Mİ HÜSRAN? (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin