26. Bölüm

66 21 31
                                    




İki gün boyunca evde dört bir yandan çalışma vardı sanki. Mahmure ve Fatma abla yanlarında üç kişi daha getirmişti, annemin içi ancak öyle rahat etmişti. İsteme töreninin ardından sadece bir gün dinlenebilmiştik. Ertesi gün yine kıyafet alışverişine çıkılmıştı. Tülin Hanım Tan'a ne kadar 'Sen gelme.' dese de Tan annesini hiç duymamıştı bile. Alışveriş boyunca yanımdan ayrılmamış ve elimi de hiç bırakmamıştı. Arada sırada fırsat buldukça öptü.

Kıyafet seçiminde çokça yardımı oldu. "Hayır olmaz. Çok fazla yırtmacı var. Bunun sırtı fazla açık. Bunda da göğüs dekoltesi çok. Hayır straplez kesinlikle olmaz." aynen bu şekilde harika yardımı oldu! Tülin Hanım oğlunun kolundan tutup böyle yapmaya devam ederse onu yanımızdan kovacağını söyleyip tehdit etmişti. Ama Tan'a vız geldi tırıs gitti. Gerçi kazanan biz olmuştuk. Bizim beğendiğimiz elbiseyi Tan'ın itirazlarını kulak ardı edip almıştık. Şu an palyaço gibi gülüyor olabilirim.

Yüzük seçimine gelmişti sıra. Tülin Hanıma Tan'ın evlenme teklifinde taktığı yüzüğümü gösterdiğimde olmaz demişti. "O size özel. Bu da bana özel olsun kızım. Ömrün boyunca takacaksın. Belki sonra senden evlatlarına geçecek aile yadigarı olarak kullanırsın ne dersin" demişti. Bu kısımda Tan'ı kalbinden vurmuştu annesi. Çocuk istemeyen sevmeyen erkek var mıdır acaba? Bana çocukları çok seven ve çok isteyen biri nasip olmuştu. Kısmetti artık. Her neyse bu konuşmalar olurken önümüze bir sürü seçenek sunulmuştu. Tek taşım vardı. Tülin Hanımın da tavsiyesiyle beş taş almıştım. Bir yüzük daha seçmem için çok ısrar etmişti ama kabul etmemiştim.

Evde atmosfer daha farklıydı. Işıl'a kuaförü ayarla demiştim. O ise Züzü'ye verdi bu görevi. Önceki gün gittiğimiz kuaförün hijyen koşullarını beğenmemiş! "Tarakları temizlenmemiş saç doluydu abla görmedin mi? İğrençti. Günlerdir ya bitlendiysem diye kurup geziyorum evin içinde." Ha bunun derdi bu muymuş o zaman dedim. İlginç hiç aklıma gelmezdi. Gerçi gittiğimiz kuaför ünlü bir yerdi. Işıl'ın dediği gibi olmasına çok şaşırmıştım. "Hem bu kadar kişiye yetişecek kapasiteleri yok onların. Züzü'nün kuaförü candır ama. Ona gidelim abla. Hem orası kuaför değil güzellik salonu. Bence çok iyi. Ben de ne zamandır cilt bakımı yaptırmak istiyordum zaten. İyi olur iyi." demiş kabul ettirmişti.

Kuaföre gitme olayı bir öncekindeki gibi olmuştu. Tan beni almıştı. Sadece beni. Diğerleri arkadaki arabalarla gelsinler demişti. Halam kızları toplamış yengemler de Züzü'nün arabasıyla gelmişlerdi. Güzellik salonu bizim gitmemizle dolmuştu. Allah'tan o gün için başka müşteri kabul etmemişlerdi. Her birimizle ayrı ayrı özel olarak ilgilenmişlerdi. Artı puanları toplamışlardı. Gönül rahatlığıyla tekrar gidebileceğimiz bir yer olduğunu söyleyebilirdim.

Şimdi şu ana dönecek olursak hazırlanmış vaziyette Damat evinin gelmesini bekliyorduk. Çağlayan rengi elbisem boyundan bağlamalı omuz ve sırt dekolteli uzun ve yine önde yırtmacı olan bir modeldi. Saçlarımı bukle bukle açık bırakmak istemiştim. Halam biraz farklı olsun dediğinde kuaför de onaylamış ve benim fikrimi değiştirmişlerdi. Yanlardan değişik ufak bir şekilde örülüp arkaya doğru tutturulmuştu. Ayakkabım bilekten bağlamalı şeffaf gece ayakkabısıydı. Makyajım yine soft tonlardaydı. Herkesin demesine göre 've yine muhteşemdim.' Öyle dediler. Ben demedim.

Herkes kıyafetini giyip son hazırlığını tamamladıktan sonra ilk yaptığımız benim odamda bolca fotoğraf çekmek oldu. Her köşede bir kare çekildi nerdeyse. Toparlanıp aşağıya inip beklemeye başladık. Tülin Hanım anneme ısrarla "Bahçenizi hazırlasanız sizin için sorun olur mu Neva Hanım. Hem hava da sıcak. Bizim için mükemmel olur. Eğer siz de uygun görürseniz o güzel bahçenizde olsun." demişti. Amcamlar ve eniştem bahçeye ayar çekmişlerdi. Her yere şıklık olsun diye fenerler balonlar asmışlardı. Eh benim zeki kardeşim buna da laf etmişti.

YİNE Mİ HÜSRAN? (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin