33. Bölüm

76 24 18
                                    



Cumhuriyetimizin 100. Yılı kutlu olsun.
🥳🥳🥳🥳🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷

Sıcak suyun altında hala üşüyordum. Dişlerim birbirine vuruyordu. Isınamıyordum. Sanki kalbim buz tutmuş geride kalan tüm organlarıma emir yağdırıyordu. "Isınmak yok!" Bir taraftan ellerim kollarım ovulurken bir taraftan da her zerrem yıkanıyordu. "Ah abla. Ah abla." Elimden bir şey gelmiyordu. Kolumu kımıldatamıyordum. Kukla gibi olmuştum. "Banyodan sonra hemen hastaneye gidiyoruz yenge. Bu böyle olmayacak. Cimcimem elimizden kayıp gidecek."

"Haklısın Hale. İçim yanıyor içim. Yavrum. Gökçe'm. Annem. Kendine gel yavrum. Hani iyi olacaktın? Hani söz vermiştin anneciğine?" annemin sözleri yüreğimi sızlattı. Evet söz vermiştim. Ben hep sözümde dururdum. Silkelenmem lazımdı. "Anne." annem ağlayarak cevap verdi. "Kurban olsun annen yavrum. Kurban olsun. Kızım. Gökçe'm. Bırakma kendini tamam mı? Bak baban aşağıda kahroldu yavrum. Beni düşünmüyorsan babanı düşün yavrum." Yanağımdan öpüp "Oh benim mis kokulu kızım. Benim gül kokulu kızım."

Gözlerimi açıp boş gözlerle baktım. "Boş boş bakma yavrum. Korkutma beni Gökçe'm." Hala boş bakmaya devam ederken bir tokat indi yüzüme. "Kendine gel cimcime! Bırakmayacaksın kendini. Salmayacaksın. Dimdik ayakta duracaksın. Anladın mı beni?" Anlamaya anlıyordum da gerisi gelmiyordu.

Banyodan hızlı bir şekilde çıkardılar beni. Üzerimi giydirdiler. Halam amcamı çağırdı. Rafraf geldi. Beni kucakladığı gibi aşağıya indirdi. Babamın fısıltı gibi sesini duydum. "Gökçe'm." Gözlerimi açıp babama baktım. Onu görmem lazımdı. Küçüklüğümde olduğu gibi elimi babama uzattım. Gel beni al der gibi. Babam mesajımı aldı gelip beni amcamın kollarından çekip aldı. Kollarımı boynuna sardım. Başımı sakladım. "Baba." Bir hıçkırık kendini koy verdi gitti. Alnımdan öpüp "Babam. Yavrum. Hadi hastaneye gidelim de bir muayene etsinler seni. Gece ateşlenirsin sen şimdi. Elimiz ayağımız birbirine dolanmasın tamam mı? Biz önlemimizi alalım kızım. Hadi Rafet aç arabanın kapısını da gidelim."

Babamın kucağında evden çıktık. Arabaya binmek üzereyken bir ses çalındı kulağıma. 'Güzellik.' Sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştım. Lakin bulamadım. Belki de kalbim onun kelimelerini cümlelerini özleyip beynime sinyal veriyordu. Kim bilir? Babama sarılmaya devam edip yol boyunca hiç sesimi çıkarmadım.

Yine bir acilin kapısındaydım. Müşahede odasına alıp hemen muayene ettiler. Babam durumu doktora biraz izah etti. "Anlattığınıza ve gördüklerimize bakılırsa soğuk algınlığı gibi görünüyor. Diğer mevzu için bir uzman doktordan destek almanızı öneririm. Ben şu an serum takabilirim. İçine sakinleştirici karıştırılmasını söylerim. Geceyi rahat atlatır. Dediğim gibi bu konuda uzman meslektaşlarımla bir görüşme sağlayın." Deyip hemşireye gerekli bilgileri verdi. "Serum bitene kadar gözlem altında olacak. Yaklaşık bir bir buçuk saat sürer. İsterseniz burada bekleyin. İsterseniz de ileride kafeteryamız var orada bekleyin. Uykuda olacağı için sizin yapabileceğiniz bir şey yok." doktor babama ve bana geçmiş olsun deyip gitti.

Serum takıldıktan sonra vücudum normal ısısına dönmeye başladı. Hafiften bir uyku vermeye de başladı. Gözlerim kapandı. Sanki aylardır böyle rahat böyle güzel bir uyku çekmemiştim. Dün gece bilincim açık uyuduğum için ilaçlarla gelen rahatlamayı kabul edip uykuya daldım. Rüya bile görmeye başladım. "Güzellik. Ruh-u Revan'ım." Tan yanımdaydı. Önceden söylediği bütün sözleri tekrarlamaya başladı.

"Seni çok seviyorum biliyorsun değil mi? Şu saatten sonra sen olmazsan ben bir çöp yığını olurum güzellik. Hayatımın hiçbir anlamı kalmaz. Seni asla bırakmam. Sen de beni bırakma."

"İşte sen düşün halimi. Nişan töreninin yapılacağı alana girdiğimizde herkes parmak ısıracak. Bütün erkekler sana bakacak. Sadece kıyafet de değil. Senin güzelliğinden büyülenecekler. Sen sakın beni bırakma tamam mı? Sen olmazsan neye döneceğimi söylemiştim. Çöp olurum demiştim. Hatta fişe bağlı yaşayan hastadan hiçbir farkım kalmaz. Seni çok seviyorum."

YİNE Mİ HÜSRAN? (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin