Özel Bölüm 1

116 16 14
                                    




Gökçe ve Tan'ı hemen bırakmak olmaz değil mi? Bir de Tan evladımdan okuyalım. Bu akşam coştum. Hadi iki hikayeyi birden okuyun canlar. Sevgilerimle...



Onu ilk gördüğümde okulun kafeteryasındaydım. Masada oturan yeni tanıştığım arkadaşıma eğilmiş bir şeyler anlatıyordum. Kahkahalarla gülerken başımı kaldırdım. İşte o anda onu gördüm. 'Güzellik.' Filmlerde olur ya hani sevdiği, hoşlandığı veya vurulduğu kadın içeriye girdiği anda etrafındaki her şey silinir sadece onu görür ya erkek karakter. İşte o an ben de bir filmin içine düşmüş gibiydim. Her şey silindi. Boşluk bir yer bulup anında çöküp onu izlemeye başladım.

Dilim tutulmuştu resmen. İçime bir şeyler olmaya başladı. Tek başınaydı. Yanında kimse yoktu. Ürkek bir ceylan gibi etrafına bakınıyor boş yer arıyordu. Yanına gitmek istesem de kımıldayamadım. Belki konuşmak istemezdi. Acaba hangi bölümde okuyordu? Kesinlikle peşine düşecektim. Asla bırakmazdım. Transa girmiş gibi izlemeye devam ettim. Yok böyle bir şey. İki dakika gözlerimi kapattım. Rabbime dua etmeye başladım. Ne olur beni ona onu da bana yaz diye. Gözlerimi açtığımda gitmişti.

Kalkıp peşine düşmeye niyet ettiğim anda yanımdaki yeni tanıştığım aynı sınıfta olduğum arkadaşım Kartal kolunu omuzuma atıp "Hadi bakalım dostum. Derse gidelim. Bakalım dört yıl boyunca kimlerle birlikte olacakmışız. Gazamız mübarek olsun." deyip beni sınıfa doğru çekiştirmeye başlamıştı. Oflayarak onunla birlikte sınıfa gittim.

Sınıfa kadar olan mesafede hiç etrafıma bakınmadan başım sadece yerde aklım 'Güzellik'te' kalmış vaziyette ilerlemiştim. Sınıftan içeriye adım atacağımız anda başımı kaldırıp bakmaya etrafı incelemeye koyuldum. İlk gözüme takılan öğretmen masası olmuştu. Hocamız henüz gelmemişti. Sonra ön sırada oturanlara selam verdim. Ellerim cebimde sınıfın geri kalanına bakmaya başladım. Allah'ım bu işaret değilse neydi? Gözlerim ışıldadı resmen. Kalbim çarpmaya başladı. Ben ki o yaşıma kadar dizlerimin bağı çözüldü cümlesinin anlamı nedir hiç bilmemiştim. O dakika yaşadım.

Yine etrafta kimse kalmamış gibi olmuştu. Kartal'ın yanından ayrılıp en arkadaki yere adeta büyülenmiş gibi ilerlemeye başladım. Yanıbaşı boştu. Anında oraya yerleştim. Bana bakıp gülümsedi. Ben de şahane gamzelerimle gülümsemiştim. Oturduktan sonra elimi uzattım. "Selam. Ben Tan." Ah Bal rengi gözleri o kadar güzeldi ki içim erimişti resmen. Ben bitmiştim. O da elini uzatıp "Selam. Ben de Gökçe." dedi. Gökçe... adın dilime dua olsun dedim içimden.

Hala elini tutuyordum. Gülmeye başladı, diğer elini gözümün önünde sallayıp gülümsedi. "Hey. Mümkünse elimi alabilir miyim Tan?" Ben sana kalbimi versem güzellik. Anında kendimi toparladım. "Çok özür dilerim. Gözlerinin rengine daldım. Hiç görmediğim bir renk. Çok güzeller." Mahcup olmuştu. Hönk diye ilk anda iltifat edersen öyle olur seni salak diye kızdım kendime. Dilden çıkmıştı bir defa. Elimi başımın arkasına götürüp kaşımaya başladım. "Affedersin. Yani cidden görmediğim bir renk olunca şaşırdım. Lütfen yanlış anlama." diyerek kendimi yalan da olsa açıklamaya çalıştım.  İlk dakikadan korkutmamam gerekirdi. "Teşekkür ederim. Senin de gamzelerin çok güzelmiş. Ben de daha önce böyle derin gamzeler görmedim." Yine gülümseyip gamzelerimi daha da belirginleştirdim.

"O zaman güç birliği yapabiliriz ha ne dersin. İkimizin de kimselerde olmayan özellikleri olduğuna göre biz farklı insanlarız öyle değil mi?" kahkahalarla gülmeye başladı. Ben konuşmaya devam ederdim de önümüz arkamız yanımız dolmuş hoca da sınıfa girmiş bizi izliyordu. Hiç farkında olmamıştık. "En arka sıradaki arkadaşlarımız hemen kaynaştığına göre onları tanıyarak başlamak istiyorum derse. Ne dersiniz gençler?" hemen ayağa kalktım.

YİNE Mİ HÜSRAN? (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin