19.BÖLÜM

49 41 2
                                    

Naptığımın farkına varıp hızlıca geri çekilmiştim.

Melis: Iıı şeyy öylesine şey yaptım yani, yanlış anlama.

Bunu dememle dibimde bitmişti.

Çağrı: Neyi yanlış anlamim?

Gözlerimin içine bakıyordu. Sanki mümkün olsa en derinlere de bakmak ister gibi. Peki, ben neden birşey diyemiyorum şuan? Ağzımı açamıyorum. Sadece gözlerine bakıyordum. Çekemiyorum gözlerimi. Engel olamıyorum buna. Çok güzeldi gözleri. Kahverenginin en koyu tonuydu. Bakışmaya devam ederken Çağrı biran da hafifçe eğilip yanağımı öpmüştü. Burası fazla mı sıcak oldu ne. Yüzümün kızardığına o kadar eminim ki.

Kulağıma eğilip önce nefesini verip sonra konuşmaya başladı.

Çağrı: Seni o kadar çok seviyorum ki hiçbir kelimenin gücü yetmez bunu anlatmaya. Sadece gözlerime bak ve bir tek sen anla beni. Ne yaşadığımı, ne hissettiğimi, kimi istediğimi sadece sen anla. "kalbini göstererek" Bu kalp sadece senin için atıyor ve öyle de olucak.

Çağrı'nın Anlatımı İle

Utanmıştı. Hemde çok utanmıştı. Yanakları kıpkırmızıydı. Allah'ım ben naptım da bu kızı hakettim böyle. Sana şükürler olsun. Utandığı için yüzüme bakamıyordu bile. Kiraz dudaklarını aralayıp konuşmaya başladı.

Melis: Ha-hadi sofrayı toplayalım.

Bu söylediğiyle kendimi tutamayıp gülmeye başladım. Melis ise sinirle yüzüme bakıyordu. Ben hala gülerken Melis biranda karnıma vurmuştu. Ama ben daha çok gülüyordum bu haline.

Melis: Ya gülmesene!! ... Çağrı dedim!!

Çağrı: "ağzına hayali bir fermuar çekerek" Tamam tamam, gülmüyorum.

Melis: "kaşlarını çatarak" İyi edersin.

Kendimi tutamayıp iki elimi Melis'in yanağına koyarak sağ yanağını sulu ve uzun bir şekilde öpmüştüm.

Çağrı: Ohh beee. Dünya varmış.

Melis: "şaşkınca" Naptın sen?

Çağrı: "sırıtarak" Sevgilimi öptüm. Hatta dur bir kere daha öpim.

Diyerek sol yanağını da öpmüştüm.

Melis: Ne sevgilisi be! Ben senin sevgilin değilim ayrıca beni bir daha öpme.

Çağrı: Sen ne kadar inkar edersen et bebeğim. Sen benim sevgilimsin ve ben seni "vurgulayarak" istediğim zaman öperim.

Melis: Hiçte bile ben senin sevgilin değilim. Çıkma teklifi olmadan sevgili mi olunur!?

Çağrı: Haa sen teklif istiyorsun. E tamam yavrum. Onu da yaparız merak etme.

Melis: Susta yardım et bana.

Diyerek masayı toplamaya başladı. Bende daha fazla oyalanmadan Melis'e yardım etmeye başladım.

Selin'in Anlatımı İle

Kapıdan gizlice onları izliyorduk. Bu iş sandığımızdan da hızlı olucaktı belli ki. Hepimiz bu iki inatçının da sevgili olmalarını istiyorduk ve bunun için elimizden gelen her şeyi de yapıcaktık. Ama görüyoruz ki bize gerek bile kalmicaktı. Kendi hallerine bırakmaya karar verdik. Ne de olsa ikisi de birbirini seviyordu.

Melis ve Çağrı mutfağı toplamaya başladığında bizde olduğumuz yerden ayrılıp salona geçip oturmuştuk. Kendimi koltuğa attığım gibi Savaş'ta gelip yanıma oturmuştu. Kolunu omzuma atıp beni kendine çekmişti. Diğer eliyle ise elimi tutmuş ve okşamaya başlamıştı. Onun bu hareketine karşılık gülümseyerek bende yüzünü incelemeye başlamıştım. Bir insan bu kadar yakışıklı olabilir miydi ya? Yoksa sadece bana mı öyle geliyordu? Hiç sanmıyorum! Yanına yaklaşan o çiyanları hatırladıkça sinirim tepeme çıkıyordu. Tamam yakışıklı, uzun boylu, kaslı ama BENİM. Sadece benim! Onu o paçozlara yem etmem! Ayrıca bu kadar yakışıklı olması çok sorun. Çirkin olsun azıcık. Ay, yok olmaz öyle. Heh, buldum. Benim yanımda yakışıklı olsun ama dışarı çıkınca çirkin olsun. Evet evet böyle olmalı. En kısa zamanda bunu Savaşla konuşmam gerekti. Aferin be Selin! Seviyorum kız seni:) Seviyorum kendimi.

Savaş'a biraz daha yaklaşıp kokusunu içime çekmiştim.

Savaş: "kulağına fısıldayarak" Birileri beni çok seviyor heralde? Kokumu içine çektiğine göre;)

Selin: Tabiki seviyorum. Ayrıca ne var yani sevgilimin kokusunu içime çeksem.

Savaş: Çek sevgilim, yeter ki sen çek:)

Selin: "sinirlenerek" Tabiki sadece ben çekicem! Eğer başkası çekerse gebertirim onu!!

Savaş: Merak etme benim kıskanç sevgilim. Senden başkasına yer yok hayatımda.

Selin: Bunu duyduğuma sevindim Savaş Bey.

Savaş: Sizi mutlu ettiysem ne mutlu bana Selin Hanım. O zaman izninizle bende sevgilimin kokusunu içime çekmek istiyorum:)

Selin: "gülümseyerek" Şeref duyarım.

Savaş beni kendine mümkünmüş gibi biraz daha kendine çekti. Kafasını eğip boynumu koklamıştı. Kalbim! Rica edersem biraz sakin olur musun kalbim. Yoksa şurda kalp krizi geçiricem. Bende biliyorum bu adam için attığını ama biraz sakin ol be! Acaba Savaş duyuyor mudur kalbimin sesini?

Savaş: Kalbin çok hızlı atıyor.

Evet duyuyormuş. Şuan kıpkırmızı olduğuma eminim. Elini kalbimin üzerine koyduğunda daha da hızlı atmaya başlamıştı.

Savaş: "kocaman gülümseyerek" Bu kalbin benim için atması çok güzel.

Diyerek benim elimi alıp kendi kalbinin üzerine koymuştu. İnanmıyorum! Benim kalbim gibi çok fazla hızlı atıyordu.

Savaş: Seninle hislerimiz aynı. Ve bu ölene kadar değişmicek Selin. Seni seviyorum:)

Selin: Seni seviyorum Savaş. Sana olan sevgim, aşkım asla değişmicek ve bitmicek. Seni çok fazla seviyorum.

Savaş daha fazla dayanamamış olacak ki yapışmıştı dudaklarıma. Bu histen daha güzel bir his var mıydı bilmiyorum ama şuan benim için bu en mükemmel histi.

Ozan: Öhm öhm!!

Biranda gelen sesle irkilip ayrılmıştım Savaş'tan.

Ozan: Aile var burda aileye. Terbiyesizleşmeyin.

Savaş: Göstericem ben şimdi sana terbiyesizi. Bir sal artık ya!! Rahat öpeyim sevdiğimi!

Böyle demesiyle çok utanmıştım. Ve Savaş'ın karnına geçirmiştim bir tane.

Karmakarışık HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin