17.BÖLÜM

47 41 1
                                    

Günümüz

Melis'in Anlatımı İle

O zamanda böyle hissetmiştim. Huzurlu ve güvendeymişim gibi. Çağrı'nın yanında olmak bana hep güvende olduğumu hissettiriyordu. Şimdi ise... öpüşmüştük baya. Ve yine o gün ki gibi huzurlu hissetmiştim. O zaman ne kadar kısa süre olsa da huzurlu hissettirmişti.

Taksicinin bana bilmem kaç kere seslendiği sırada kendime gelip etrafıma bakmıştım. Gelmiştik. Cüzdanımdan taksimetre de yazan rakama bakıp parayı çıkarıp taksiciye vermiştim. Taksiden inip eve doğru ilerlemeye başladım. Allah'tan anahtarım vardı yoksa kapı da kalabilirdim. Kapıyı açıp eve girmiştim. Üst katta ki odama çıkıp üstümü değiştirmiştim. Mutfakta kendime sıcak çikolata yapıp balkona çıkıp koltuğa oturmuştum. Buranın manzarası çok güzeldi cidden. İnsanın baktıkça bakası geliyordu. Bir yandan sıcak çikolatamı içerken bir yandan da düşünmeye başladım. Şimdi napmalıyım? Onunla biz neyiz şimdi? Flört? Hayır. Sevgili? Kesinlikle hayır. Çıkma teklifi olmadan olmaz! Ayrıca hemen kabul eder miyim onu da bilmiyorum. Süründürsem mi acaba azıcık. Gerçi 8 ay geç kaldık sevgili olmak için ama yapacak birşey yok. Acaba kızlara söyleyince ne tepki verecekler. Selin kesin havalara uçar. Çünkü bir ilişkimizin olmasını en çok Selin istiyordu. Çağrı ve benim çok uyumlu olduğumuzu hep dile getiriyordu. Çağrı'ya enişte demeyi çok istiyordu. Bakalım eve geldiklerinde nasıl bir tepki verecekler.

Kapıdan anahtar sesi gelmesiyle balkondan çıkıp içeri geçmiştim. Kızlar gelmişti. Karşılarında beni görünce şaşırmışlardı.

Selin: Neden evdesin?

Anlamadığım için kaşlarımı çatıp Selin'e bakmıştım.

Tuğçe: "Selin'e göz devirerek" Ben düzeltirim canım. Selin'in demek istediği sen Çağrı'ylaydın ya neden onla beraber değilsin de evdesin demek istiyor.

Melis: Evet onunlaydım...

Selin: "Tuğçe'ye bakarak" Birşey olmuş! Ben anlarım. Geç otur şuraya çabuk anlat!

Selin ve Tuğçe beni ittirerek koltuğa oturtmuşlardı. Sanırım kurtuluşum yoktu. Mecburen anlatıcaktım herşeyi.

Melis: Evet beraberdik. Sonra biraz deniz kenarında oturduk.

Selin: Ee... Kızım taksit taksit anlatmasana!

Melis: İyi be!

Kısaca anlatmıştım ne konuştuğumuzu. Sanırım tek anlatmam gereken şey öpüşmemizdi. Derin bir nefes aldım ve şimdi hazırdım anlatmaya.

Melis: Anlatmadığım birşey var.

Tuğçe: E anlat hadi.

Melis: "heyecanlanarak" Biz-biz ö-öpüştük!

Tuğçe & Selin: NE!?

Şoka girmişti ikisi de. Hayır yani ne demiş olabilirim ki! Alt tarafı öpüştüğümüzü söyledim.

Melis: "elini Tuğçe ve Selin'e sallayarak" Huhuuuu. Aloo! İyi misiniz!?

Selin: "Tuğçe'ye bakarak" N-ne dedi o-o. Öpüştük mü dedi?

Tuğçe: Öyle dedi valla.

Bir anda Selin ayağa kalkıp oynamaya başlamıştı. Noluyor lan!!

Selin: Tuğçe kalk kız kalk. Dualarım kabul oldu, kalk da iki oynayalım. Allah'ım sana şükürler olsun dualarım kabul oldu.

Tuğçe de yerinden kalkıp telefondan erik dalı açıp oynamaya başlamıştı. İkisi de karşılıklı erik dalı oynuyordu, şaka gibi! Yani abartılıcak birşey miydi bu? Köşede öylece oturup onları izliyordum. Benden daha mutlular ya!

Karmakarışık HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin