• 3.2

88 6 2
                                    

Kapının önünde duran Berkay'a gülümserken nefes nefese kalmıştım.
Tam tamına üç kat merdiven çıkmıştım. Hem de alışveriş poşetleriyle.

Hatice'yle iddiaya girmiştik. Ve ben kazanmıştım. Poşetleri kapının önüne bırakıp Hatice'yle dil uzattım.

"Öyle yenerler işte..."

"Yengemizsin diye yenmedim herhalde Durucuğum."

Yanaklarım kızarmaya başlamışken asansörle çıkan Mürver hanımda asansörden inmiş yavaş adımlarla bize doğru geliyordu.
Ayakkabımı çıkartıp içeri girdim. Poşetleri tekrar kavrayıp mutfağa doğru gitmeden önce eğilip Berkay'ın yanağını öptüm. Daha sonra koşa koşa mutfağa gittim.

Sürahiden bir bardak su içtikten sonra Hatice'de arkamdan gelmiş ve benim yaptığım şeyleri yapmıştı.

Sırtımı tezgaha yaslayıp ona baktım.

"Çocuk gibi koşturdun ya ne diyeyim ben sana."
Omuz silktikten sonra bardağı tezgaha koydu.

"Onlar anne oğul konuşsun, rahatsız etmeyelim." Diye konuşmaya başladığında bende ona katıldığımı belli edercesine kafamı aşağı yukarı salladım.

Masanın sandalyesini çekip oturduktan birkaç dakika sonra Hatice iki fincanla çaprazımda kalan sandalyeye oturdu.

"Al bakalım, yorduk seni bu da borcumuz."

"Helal sana be!"
Saçını arkaya savurduğunda ona güldüm.

Bu günlerde aramızda kalan bütün buzlar erimişti.
Onu çok yakın bir arkadaşım olarak görüyordum.
Dostum gibi...

Aramızda birkaç saniye sessizlik oluştultan sonra birkaç gündür aklımda kalan soruyu ona sormak istedim ve bunun için kendimi engellemedim.

"Birşey soracağım," bakışlarını fincandan bana çevirdi. "Dinliyorum?"

Biraz çekinsem de bunun daha fazla içimi kemirmesine izin vermezdim.
"Berkay babasıyla bir sorun mu yaşadı? Yani bana düşmez ama gelmemesi... Berkay'a da soramıyorum."

Genzini temizleyip kahvesinden bir yudum aldı.

"Babası ve Berkay küsler."

Kaşlarımı çatarak öne doğru eğildim.

"Ne demek küs? Nasıl küs ya?"

"Bak, gerçekten anlatmak isterdim ama bu bana küsmez Duru. Ona sor ve merak etme seni geri çevirmez."

Dudağımı kenarını ısırdım.
Kahvenin dibinde kalan yudumu da içtim.
Biraz sonra Mürvet teyze mutfağa girdi.

"Selam kızlar."
Yanımıza gelip elini omzuma koydu. Omzumdaki elini tuttum.

"Hadi siz geçin içeriye ben size yemek yapacağım."

"Yardım edelim mi Mürvet teyze? Kendi başına zor olursa eğer?"

"Ay saçmalama kızım. Git Berkay'la konuş. Hadi bakalım. Beni mutfağımla rahat bırakın."

Mutfaktan kovulmamız sonucunda Hatice kendi odasına geçmişti. Bende Berkay'ın yanına yani oturma odasına girdim.
Oturma odasının kapısını sıyrık bırakarak yanına adımladım.

Üçlü koltuğun ortasında oturmuştu. Tavana bakıyordu.
Yanına oturup açıkta kalan boynunu öptüm. Bakışlarını bana çevirdiği de kolumun altını benim için açtı.
Kolunun altına girdikten sonra elimi beline sardım.

"Beni çok özlemişsin gibi güzelim?" Diye saçlarıma doğru fısıldadığında kafamı ona bakmak için kaldırdım.

Burun buruna geldiğimizde burnumu öpüp beni daha sıkı kavradı.
"Bir insanı ben bu kadar çok sevebilirim diyorum ki seni daha fazla sevebildiğimi fark ediyorum. Nesil sen kızım?"

"Kızın olmadığım kesin de neyse."

Gülerek saçımı öptü.

"Eğer ameliyatta birşey-"
Elimle ağzına yavaşça vurdum.

"O kadar saçma konuşuyorsun ki anlatamam, niye birşey olacakmış? Olacak bitecek. Sonuca sonra bakarız."

Evet, Berkay'ın ameliyat masasında kalma ihtimali vardı.
Berkay ölebilirdi. Ama beni bırakamazdı.
İnsan, sevdiğini bırakabilir miydi?

Berkay o ameliyattan çıkacaktı. İster yürüsün ister yürümesin. O tekrar benimle olacaktı.
Onun yanında bu konuyu konuşmak hiçbir şekilde istemiyordum.
O yüzden konuyu dağıtmak için başka bir konu açtım.

"Şimdi sana birşey soracağım ama terslersen anlarım."
Dudaklarını tekrar saçlarımda hissettim.

"Benim seni tersleme gibi bir ihtimalim yok ki. Bana öyle bir ihtimal sunulmamış güzelim. Eh, sunsalar da terslemem de neyse. Söyle bakalım?"

Yutkundum ve konuşmaya başladım.

"Babanla aran niye bozuldu?"
Beni saran kolu kaskatı kesildiğinde bu konuyu açtığım için kendime küfürler saydırmak istiyordum.

Güya çocuğun kafasını dağatacaktık. Olan şeye bak.

Kasılan elini tutup sıktım.
"Özür dilerim, biraz patavatsızım bu konularda."
Konuşmamı kesti.
"Özür dileyecek birşey yapmadığın ama özür dilediğin için sana kızacağım Duru. Bu konuyu sorman garibime kaçardı zaten. Ama şuan inan ki bu konuyu konuşmak istemiyorum.
Mesela şimdi senden konuşsak, benden konuşsak gelecekte ki veleterimizden konuşsak? Hı, güzel sevgilim?"

Olur dercesine kafamı salladım.

Onun anlatmasını bekleyecektim, zamanı geldiğinde o bana herşeyi anlatırdı.

İyi aksamlar dilerim efenim

OYSA -Texting-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin