Eşsiz bir yalnızlığın pençesindeyim yine. Yardım edin diye çılgınca çığlıklar silsilesi sıralıyorum her cümlemin en ince tınısında bile ama kimse duymak istemiyor.
Sahiden çok mu kaybetti insanlar her şeylerini ya da ben mi çok önemsiz bir varlığım herkesin göz yüzünün içinde?
Nefes almaya çalışıyorum aldığım nefesin molekülleri tek tek batıyor, bağırmaya çalışıyorum sesimin tınısı boğuyor beni.
Susturuluyorum.
Kimsenin gerçekten beni sevdiğini hissetmiyorum, sevgi dolu bir insan olarak sevgisiz insanların dünyasında doğmuş olduğuma inanmak istiyorum.
Uyumsuzum.
Bir şeyler anlatmaya çalışıyorum insanlar yardımlarımı duysun diye, anlatılarımla alay ediliyor. Sinirlenip ağlıyorum.
Ciddiye alınmıyorum.
Her şeyden ümidimi zaten kaybetmiştim fakat şimdi, daha da siyaha dönüyorum.
Kayboluyorum.
Düzelir ve bozulur derler ya hani çoğu şey için, biliyorum ki ben de hiç öyle olmayacak.
Hep bahsettiğim o gölge vardı ya, her gün pençesini ensemde hissettirmeye devam edecek. Bazen sadece takmayacağım. Ama o hep orada var olacak.
O gölge hep orada kalacak.
Pencereden bana gülümseyen ve gerçek olmadığını sonradan fark ettiğim yüzler gibi hep olacak.
Bazen birilerinin beni izlediğini hissediyorum, bazen çığlıklar duyuyorum, bazen ateşte cayır cayır yanan insanlar benden yardım istiyor.
Bazen sadece ismimi sayıklıyor birileri.
Delirdiğimi hissediyorum.
Dışarıdaki ya da çevremdeki insanların göz yüzlerinde o yardım isteyen ifadeyi fark edip canla başla yardım ederken, yalnız olmadıklarını hareketlerle gösterirken neden aynısının bende olduğunu insanlar fark etmiyor? Neden kimse bana yardım etmiyor?
O kadar yalnızım ki, içimdekileri atıp biraz daha olsun yürüyebilmek için buraya yazıyorum. Bunları da kimse umursamıyor biliyorum.
Çevremde göz yüzlerindeki acı ifadeyi fark ettiğim insanlar, ben onlara bir şey anlatırken küçük şirin bir varlık görüp arkalarını dönüp gidiyor.
En ufak bir ses yükselmesini bile kaldıramadığımı, korktuğumu, kişiliğime ya da işime yapılan alaylara çok takıldığımı insanlar neden anlamıyor? Hep söylediğim halde, neden devam ediliyor? Neden insanlar tırnağıma kadar zorbalık, şiddet ve tecavüz yaşadığıma inanmıyor?
Neden beni anlayan ve gerçekten seven tek canlı, konuşamıyor?
Ben ne yaptım? Neden bu ağır imtihanla mücadele ediyorum?
Bazen diyorum ki yapayalnız ve güçlü olmak yerine çok fazla güçsüz ama beni seven onlarca insanla dolu bir hayatım olsaydı.
Yanımda olmak isteyen insanlar, gerçekten yanımda değiller. Geçmişte hep elimi uzattıklarım, beni tutup gökdelenden aşağıya fırlattı.
İşte bu yüzden şimdi, elimi tutmak isteyenlerin elini itiyorum.
Hani bahsettiğim bi' evim vardı ya benim?
Her köşesini sevdiğim, duvar köşelerine ve kat sayısına kadar benim istediğim gibi olan ev.
İşte ben onu da kaybettim, şimdi kutuların içine sığdırmaya çalışıyorum toparlayabildiğim ufak parçaları. Kalbimin kırıklığıyla ve yalnızlığımla yola devam ediyorum.
Neden beni hiç sevmediler? Neden annem beni hiç sevmedi? Neden babam hep dövdü beni? Ne yaptım ki ben? Sadece kendim olmaya çalışmıştım. Sadece sevdiğim şeyleri yaşamak istemiştim.
Benim gibi bir insanı, bilsinler ki gerçekten korkutamazlar. Hep derim; zamanında defalarca kez işsiz, parasız, ailesiz, sevgisiz, arkadaşsız ve evsiz kalmış bir insanı bunlarla tehdit edemezsin.
Beni hiçbir şeyle tehdit edemezler, biliyorlar.
Ama o gölge beni benden iyi biliyor.
Beni düşürebilecek noktayı ben daha çözmeden buluyor ve düşürüyor.
Susturuluyorum.
Uyumsuzum.
Ciddiye alınmıyorum.
Kayboluyorum.
Delirdiğimi hissediyorum.
DÜŞÜYORUM.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Bir Bembeyaz Sayfa
Non-Fiction...Mesela, bu sene uçlu kalem kullanmamayı, aşık olmaktan korkmayı ve hayal kurmamayı öğrendim. Babamın hep diyor olduğunu "Hayal kuran sefalet ile ölür." lafının anlamını bu sene köküne kadar hissedip yaptığımız o yarım saatlik telefon görüşmesin...