Bugün herkes bir anda asfaltı delercesine büyük doluların yağdığı bir yağmurda kendilerince mantıklı olanı yapıp koşarken ben sakince yürümeyi, beni kahramanlığa gidiyormuş gibi hissettiren şarkıları dinlemeyi tercih ettim. Bu asla yapmayacağım hareket bana bazı şeylerin anlamını ve yazma yeteneğimi geri getirdi.
Yağan yağmurda hiçbir insan benim gibi yavaşça yürüyüp ıslanmayı tercih etmedi, şemsiyeleri olan insanlar bile. Yanımdan geçip duran herkes beni öldürebilecek boyuttaki doluya rağmen gülüşümü ve adımlarımı yavaş bir çabayla sayarak yol almamı deli hareketi olarak saydı, küçümseyerek yollarına gitti. Bende onları küçümseyerek gitmeyi tercih ettim.
Giderken düşündüm:
"O insanlar mı beni küçümseyip gitti yoksa ben mi onları takmayıp gittim?"
Bilemedim, hayatın doğal akışına ve hiç bilmediğim fizik kanunlarına bağlayıp kahkahamı patlattım. Garip bakışları tekrar üzerimde hissettim. Belli ki toplum dilinde deliydim.
Kulaklığımdaki şarkılar sürekli değişiyordu ve onların değişme hızından daha hızlı derecede düşüncelerim değişiyordu. Kafam karışıktı, aklımın mevcudiyetinde bir sürü sorgulama bulunuyordu ve bu sorgulamalar beni ben yapacak şeylerdi.
-----------------------------------
Mesela ben insanların hava limanlarına giderek küçük ince belli bir çaya 10 lirayı verip, üstüne yüzlerce kez aranıp girdiği uçağa 3'lü koltuklardaki ekonomi sınıfı samimiyetsiz ve gösteriş meraklısı insanları sırf gideceği yere hızlı ulaşmak için tercih etme akıllarını çözemiyorum.
Bunu düşünüyordum yine.
Bir gün önceden yola çık olmadı, otobüste akşamı geceye bağlayan sefer saatinde yolunu al ve cam kenarı koltukta otur. Hatta tekli koltuklardan tercih et ki, kimse seni rahatsız edecek diye bir korkun olmasın. Sonra muavinin ikram olarak uzattığı kağıt bardaktaki demlenmiş, buharına yolculuk sinmiş siyah çayını yudumlayarak dışarının zifiri karanlığını izle, zihindeki düşüncelerin farkına var, yaşadığını hisset, ertelediğin açıklamaları yolda hazırlayıp zihnine kazı ve biraz varoluşunu anla. Hayatını aslında ne kadar hızlı tüketip çöp ettiğinin farkına var. Sonra verdiğin ilk molada, 7/24 soğuk olan o terminalin tuvaletindeki buz gibi suyun senin sen olduğunu hatırlatmasına izin ver.
Bu dediklerimi tecrübe etmemiş, çevresinde var olanları fark etmeden yürüyen robotik insanların, akılları bir karış havada olan tiplerin ve yanlarında birini öldürseler sesini çıkarmayacak derecede insaniyet duygusunu kaybetmiş hissiz insanların yaşadım demelerine katlanamıyorum.
Ayrıca ben, bağnaz toplumsal algıların sıkıcılığına da katlanamıyorum. Ötekileştirilip, yabana atılan güzel insanların bu topluma sıkışıp can çekişmeleri ve buna şahit olan insanların ağzını açıp hiçbir şey yapmadığını duymak kadar can yakıcı bir durum yok. Hiç kimsenin, bir diğerinin standartlarına uyması gerekmeyen modernizm çağında yaşadığımız söylenmesine rağmen, neden değişmeyen bir sürü şey var? Neden bir topluluğun görüşüne uymayan insan bir anda düşman olabiliyor ? Hiç anlayamıyorum.
İnternet hızlarının iyi olduğu bir ülkede yaşadığımıza inanıyorum. Ayrıca teknoloji ellerin üstünde ve hatta ceplerin içinde. Bir çok farklı insanla tanışmayı sağlayabilen 36'dan fazla arkadaşlık uygulaması bulunuyor. Sosyal medyada farklı görüşteki insanların paylaşımları keşfete düşüyor. Peki bu kadar olanağa rağmen neden dünyadaki tek doğru görüş varmış ve o da o toplumun görüşüymüş gibi davranılıyor ? Ya da doğruların kişiden kişiye değişebileceğini algılayamadılar mı acaba halen ? İnsanların herhangi bir haksızlığa ses çıkarmaları gerekirken, öpüşene ses çıkartmalarını ve aşk yapmaya odaklanan insanları terbiye yoksunu bellemelerini hiç anlayamayacağım. Yalnızca insanların mutlu olduğu gibi yaşamaları gerektiğine inanılırsa tüm toplumsal huzursuzlukların biteceğine derinden inanıyorum.
-----------------------------------
Aklımdaki kesitler halindeki görüşlerimi, dolunun durup evin önüne geldiğimi fark etmem böldü. O kadar ıslanmıştım ve düşüncelerime kaptırmıştım ki kendimi, neler olduğunun farkında olmayan bir sarhoş gibi sallandım olduğum yerde. Ardından yavaş adımlarla eve doğru giriş yaptım. Evet belli ki ev halkı bu kadar ıslanmama kızacaklardı, ancak bu dolu ve yavaş yürüyüşüm bana bazı şeyleri düşünüp mutlu olabilme fırsatı verdi, o yüzden kimseyi takmamayı tercih edecektim.
Bundan sonraki her düşüncemde de,düşünüp anlamamı sağlayan doluya derinden minnettarlık besleyecektim...
![](https://img.wattpad.com/cover/121184417-288-k107866.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Bir Bembeyaz Sayfa
Nonfiksi...Mesela, bu sene uçlu kalem kullanmamayı, aşık olmaktan korkmayı ve hayal kurmamayı öğrendim. Babamın hep diyor olduğunu "Hayal kuran sefalet ile ölür." lafının anlamını bu sene köküne kadar hissedip yaptığımız o yarım saatlik telefon görüşmesin...