Bundan 4 ay önce yakın arkadaşıma attığım mesajların ekran görüntüsüne rastladım telefonumun galerisinde gezerken.
Beni harbinden seven biri karşıma çıktığında, umarım ona yetebilecek kadar sevgi kalır bende.
Çünkü ;
Ben heder oldum, o olmasın.
Ben gitme dedim, o demesin.
Ben ağladım, o ağlamasın.
O çocuğun bana yaşattığı şu şeylere karşı, onun gözlerinden iki damla gözyaşının düştüğünü görsem, kendimi parçalarım. Sadece gözlerinin doluyor olması bile beni endişelendiriyor iken, gözyaşlarının düşüşlerine asla dayanamam.
O yüzden tek dileğim onun mutluluğu. Tıpkı beni mutlu eden biri karşıma geldiğinde ona kalbimi açabilecek gücü bulup her şeyin sonunda sevinçten onu mutlu etme dileğim gibi.
Bunları diyen benin, şimdi terk etsin diye her gece dua eden ben ile aynı olması, o kadar şaşırtıcı ki anlatamam. Sanırım arkadaşıma dediğim gibi, bende sevme duygusunun kırıntısı kalmamış. Geri gelecek mi ? Onu da bilemiyorum. Şimdi ne yapsam diye düşünüp duruyorum.
-----
Bu gece de uykusuz kaldım. Yarın oldukça erken uyanmam gerek ama şimdi hiçbiri umurumda bile değil. Düşüncelerin içinde soğuk balkonumda gezinirken, klavyeme sığınmamın en doğrusu olduğuna karar verdim. Yazmaya başladım.
-----
Ah bu hayat öyle garip ki, aramaktan yorulup artık bulamayacağınıza emin olduğunuz bir şeyi, siz tam o şeye sırt çevirmişken karşınıza çıkarabiliyor.
O yüzden o sıra o şeye umut veresiniz bile gelmiyor çünkü içinizdeki umut kelebeklerinin ömürleri doldurulmuş, mezara gömülüp cenaze törenleri bile düzenlenmiş.
Her şey bir yana ölü bir kelebeği canlandırmanın mümkünatının olmayışı, sizi bocalatmaya başlıyor.
Neden çabalamaktan bıkıp yolunuza gitmenin uygun olduğuna karar verdiğiniz anda, o çok istediğiniz şey önünüze sunulup her şeyi darmadağın eder ki?
Kafa karışıklığından başka hiçbir şeye yaramayan bu olay, neden hep başa gelir ki?
Bir şeye bağlanmayıp onu terk etmenin zorluğunu kanıksamışken, neden tekrardan bağlılık yemini etmek zorunda bırakır ki?
Ben hayattan, işte bu yüzden çoğu zaman nefret ediyorum.
-----
Hayat beni zorlamayı asla bırakmıyor, belki bu herkesin başına geliyor bilemiyorum ama artık dayanamıyor oluşum önemli, başka hiçbir şey değil.
Hayatı anlamı kılan bir çok şeyi bıraktım rahat kalayım diye ama galiba kalbimi bırakana kadar rahat kalamayacağım.
Kalbimi bırakırsam da öleceğim. Ölene kadar bana rahat yok mu gerçekten?
----
Şimdi başa alayım her şeyi,
Sevemiyorum.
Sevme duygumu kaybettim.
Sevilebilmek için çabaladım uzun süre.
Bu yüzden beni çok kırdılar, özellikle de kalbimi.
Kırıklarımı topladım kaldırımlardan tek başıma, yapıştırıcıların en güçlüsünü kullandım tedavilerim için. Daha sonra sevilebilme ihtimalimi bıraktım bir köşeye, yeni hayat penceresinin kulpunu çevirmeye hazırlandım. O sıra, bıraktığım pencere kolumdan tutup çekti beni. Bocaladım, inanamadım. Ben ise o pencereden öyle uzaklaşmıştım ki yeni pencereye giderken eskisini hatırlamıyordum bile.
Sevilebileceğimi gösterdi o bıraktığım pencere. Güldüm, inanmadım.
Kaybetmekten korkamadım mesela, eski ben korkardı. Korkmam gerekliydi ancak bir şey için çabalamaktan öyle yorulmuştum ki saldım gitsin.
Ben korkamadım ama o korktu, benim eskiden karşı tarafa yaptığım ne varsa şimdi bana o yaptı. Ben bırakmak istedim o tutup sarıldı tekrardan.
Sonra kendisini çok parçalayacağını bildiği halde gitmek istedi. İşte o isteği bana bir tokat gibi çarptı.
Ona "Ya benimle ya da bensiz de mutlu ol." deyişimden sonra terk edişimin yürekliliğini ve zorluğunu hatırladım aniden. Ne kadar çok ağladığım geldi aklıma, kulaklığımdaki müziklerin kaç tanesinde ona dair bir anımsama bulduğum aklıma geldi. Pembe rengini gördüğümde ve duyduğumda ne çok burukluğun içime oturduğunu hatırladım. Onu ne kadar çok sevmiş olduğumu hatırladım ve tüm bu hatırlayışlar benim içimde tek bir kelimenin oluşmasını sağladı: 'Ben heder oldum, o olmasın. Ben ağladım o ağlamasın.'
Ona dönüp dedim ki : "Gitme. Herkes gitmek için geliyor, bari sen gitme."
Ne yaptı biliyor musunuz?
Beni kolumdan tutup çekti kendine, ve sıkıca sarıldı.
Sarılırken hayatımda ilk kez o an duyduğum kelimeler döküldü dudaklarından: "Gitmeyeceğim. Yanındayım."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Bir Bembeyaz Sayfa
Non-Fiction...Mesela, bu sene uçlu kalem kullanmamayı, aşık olmaktan korkmayı ve hayal kurmamayı öğrendim. Babamın hep diyor olduğunu "Hayal kuran sefalet ile ölür." lafının anlamını bu sene köküne kadar hissedip yaptığımız o yarım saatlik telefon görüşmesin...