BÖLÜM 6
Sahile karşı yazmak, hayatımda ilk kez bugün yaşıyor olduğum bir şey.
Kendisi, o ünlü yazarların bahsettiği kadar hüzün dolu ve düşünce içerisinde kayıp olunabilecek kadar hayat karmaşasından uzak.
Karşında deniz, üzerinde uçan martılar, esinti ve deniz kokusu... İnsanda o kadar huzurlu bir endişe yaratıyor ki, buradan ayrılmak sevdiğinizi terk edip yola devam etmek kadar zorlayıcı geliyor.
--------
İstanbul'a alışma sürecimin büyük bir kısmını bugün tamamladığıma inanıyorum. Çünkü Eminönü Sahili'ne karşı oturduğum bu kafede, uzun süre sonra yalnızlığın güzelliğini tekrar fark ettim.Yalnızlık uzun yıllar boyu içtiğim, ilk başta delicesine haz aldığım ancak bir süre sonra bunaltıcı bir etki bırakan o favori meşrubatıma benziyordu son dönemlerde.
En son yalnızlıktan yalnız başıma yalnızlık ağlayışlarımı yaptığımda, Tanrı ilk kez o an sesimi duymuştu. Sonra bana, yalnızlığın karşıtını verdi. Yalnız olmamayı...
Yalnız olmamak ilk başta biri sürekli çevremde konuştuğu için ve sessizliğin verdiği o huzuru huzursuzlukla değiştirdiği için sinirimi fazlasıyla bozmuştu.
Ancak daha sonra, sessizliği fazlasıyla unuttum ve yalnızlığı seven bireylerin o yalnızlık sessizliğinden aldıkları huzuru fazlasıyla bozmaya başladım.
Sürekli konuştum, anlatacak insanı uzun yıllar bulamadığım için çevremdekileri fazlasıyla bıktırdım.
Tüm bunların sonucunda onlar bana ad taktılar.
Onlara göre ben bir 'geveze' idim.
Bana göre de 'yalnızlık suyundan çıkmış o şaşkın balık'tım.Aylar geçtikçe, yalnız olmamayı sevmeye, çevremdeki seslerden huzur bulmaya ve sessizlikten korkmaya başlamıştım.
-------
Lise son sınıfta, içinde bulunduğum bir anda zorlaşan hayat koşulları beni "Yalnız kalma ölürsün." felsefesine yönlendirdi.Yalnız kalmamak uğruna, yalnızca yanımda biri olsun diye, umarsızca hata yaptım ve bu öyle bir umarsızlıktı ki yaptığı hatalardan ders almayan bir aptala dönüşmeye başladım.
İşte bir süre sonra da çevremdeki herkes beni her yeni kişiye,yalnız kalmayı sevmeyen biri olarak tanıtmaya başladı.
-------
İşte şuan, karşımdaki Eminönü Sahili, bana çok eskilerden sevdiğim yalnızlık sessizliğini tekrar buyurdu.Bu buyuruş öyle güzel bir şansa denk geldi ki, bugün yalnızca bir çorap almaya çıkmıştım. Sonra kayboldum.
Nereye gittiğimi bilmeden, birden kendimi
denizi gören, Galata Kulesi'ne bakan ve Boğaz manzarası olan bu kafede buldum.Üstelik, Beyazıt'tan sürekli görüyordum burayı. Çıkıp gelmek, sahilin bana verdiği büyük bir şans.
-----------
Bu yazımı noktalarken, içimde huzur var ve artık bu şehre gerçekten alışmış biri gibi hissediyorum. Bu hissime sebep olan şey, yalnızlığı tekrardan seviyor olmam. Çünkü her yaşayanın bildiği gibi, İstanbul yalnızlar şehridir. Yalnız olmayanlar burayı asla sevemez.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Bir Bembeyaz Sayfa
Nonfiksi...Mesela, bu sene uçlu kalem kullanmamayı, aşık olmaktan korkmayı ve hayal kurmamayı öğrendim. Babamın hep diyor olduğunu "Hayal kuran sefalet ile ölür." lafının anlamını bu sene köküne kadar hissedip yaptığımız o yarım saatlik telefon görüşmesin...