Düzenli olarak, yaşanan hayatın darmadağın olacakmış gibi hissetme olayı artık canımı fazlasıyla sıkmaya başladı.
Bunun spesifik bir sorun olup olmadığı da umrumda bile değil.
Bana kalırsa, ben dışındaki herkes mutlu ve sorunsuz yaşıyor. Yani en azından şuan öyle hissediyorum.Aklım yerimde değil, içmiş gibiyim. On saatten fazla uyumama rağmen, sanki haftalarca sabahlamış gibi bitkin, tepkisiz ve hatta beş saniye de olsa uyu diyen bir bedene sahibim.
O uyu diyen bedene uyup, yatağa girdiğimde ise sanki günlerce uyumuş gibi dingin, tepkili ve hatta beş saniye de olsa kalk diyen bir bedene sahip oluveriyorum.
Bedenim kendini şaşırmış durumda ilan ediyor. Gözlerim bedenimin durumuna uymaya çalışırken kıpkırmızı olmuş, gözyaşları birikmiş üzerlerinde.
Yalvarıyor bedenime, artık düzenli olman gerek diyor fakat bedenim gözlerimi şaşırtmaya devam ediyor......
Dün gece kimsesiz bir sokakta, karşımda sevgisi gözlerinden okunan o kişi varken hıçkırarak ağlayıp bir taraftan asil ve mutlu hissettiğim günlerimi bir bir anlattım. Üzerimde kırmızı sweatshirt'üm ve siyah taytım vardı. Üstelik hayatımda ilk kez kendi kararımı verdiğim şey olan omuz seviyesi kahve bakır saçlarımla oldukça seksi görünüyordum. Topuklu siyah botlarımla, ağlamaktan baygın bir halimle kaldırımda bir o yana bir bu yana yürüyordum. Eski günlerimi anlatırken bir taraftan baygın halimi gizlemek uğruna el kol hareketleri yapıyordum. Gizlemeyi başaramıyordum ama, oldukça etkileyici bir anlatış yaşattığımın farkındaydım.
Karşımdaki o adam, halime üzülüyordu. Gözleri dolu doluydu, kendi halini unutmuş benimle bütünlük kurmuştu. Sarılıp duruyordu, elimden gelen ne varsa yardım edeceğim sana diyordu.
Onun ara sıra dediklerine kısa tepkiler verip, mutlu hallerimi anlatmaya devam ediyordum. Dikkatim dağılmadan söylersem her şeyi, rahatlarım sanıyordum.
Ara sıra, cümlemi tamamladığımda salga sümük halimle onu öpüyordum.
"Çirkin göründüğümün farkındayım, özür dilerim." diyordum.
O ise "Hayır! Seni her halinle seviyorum." diyordu.Ona, "Önceden asil ve başarılı bir babanın kızıydım. Şimdi ise hiçbir şeyim." dediğimde, "Şöyle söyleme, sen her şeyimsin." dedi bana.
Bu cümlesini duyduğumda hıçkırarak ona sarılırken buldum kendimi.
Beni nazikçe bırakıp halimi dağıtmak uğruna şöyle dedi hatta: "Senin gibi her haliyle güzel birinin, benim gibi çirkin biriyle neden birlikte olur ki?"
Ona kaş çattım birden ve "Senin sevme duygunu seviyorum. Senin yüzündeki parçalara kendime özel güzellikler bulmayı seviyorum. Senin gözlerinin değerini sadece ben görebiliyorum, senin gülüşünün güzelliğinin sadece ben farkına varabiliyorum. Üstelik, yakışıklılığının farkında olan tipler, sevme duygularını kaybederler. Sen yakışıklı olacaksın, ama sevme duygunu kaybetmeyeceksin. Bu yüzden seninle birlikteyim." dedim.
Çünkü gerçekten de öyleydi, birinin bütününe değil de parçalarına aşık olmayı daha çok seviyordum. Ayrıca o, bütününe aşık olunan biri olduğunda dahi sevme duygusunu asla kaybetmeyecek bir insan olmuş çoktan.
.....Sonuç olarak, böyle seksi giyinişli, parmakları arasından ince gri dumanlar süzülen çevresindeki hiçbir şeyi umursamadan ağlayan ve bir şeyler anlatan o tükenmiş kadını sadece filmlerde görürüm sanıyordum. Ancak o filmlerdeki tükenmiş kadının gerçek hayattaki karşılığının ben olması bu hayatta, olağan üstü olarak nitelendirilen şeylere inanmanın saçmalıktan ibaret olduğunu fark ettirdi.
Bu yüzden her şeyin tamamen hayatın içindeki gerçeklik olduğunu fark edin ve yolda kolunda fil ile gezen biri gördüğünüzde asla şaşırmayın. Sevgiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Bir Bembeyaz Sayfa
Non-Fiction...Mesela, bu sene uçlu kalem kullanmamayı, aşık olmaktan korkmayı ve hayal kurmamayı öğrendim. Babamın hep diyor olduğunu "Hayal kuran sefalet ile ölür." lafının anlamını bu sene köküne kadar hissedip yaptığımız o yarım saatlik telefon görüşmesin...