Hakan tırnağını kemiriyordu. Çok heyecanlıydı. Mahir in iki dirhem bir çekirdek karşısına çıkmasıyla gülümsedi.
"Nasılım?" diye sordu adam.
"Yıkılıyorsun" Hakan uzanıp gözüne çarpan bir eğriliği düzeltti. "İpek seni görünce düşüp bayılacak." Dedi.
Mahir delikanlının omuzunu sıktı. "Zeynep olsa ağza alınmayacak şeyler söylerdi kesin." Diyerek güldü.
"Kusura bakma abi. Karşı cins kanka sorunsalı. Yoksa eminim İpek de yanında benim olmamı tercih ederdi." Hakan güldü.
"Yok lan. Onu mu diyorum. İyi ki varsın. Şunlara baksana ben burada iki güne evleniyorum hepsi kendi havasında." diyerek Mert le sohbet eden Demirbeyi, ellerinde oyun kollarıyla TV ekranı önünde oyun oynayan Selim ve Kadir i gösterdi. Samet bir masayı bar gibi düzenlemiş herkese içecek bir şeyler hazırlıyordu. "Babacığın gelmedi bile. Damat dedik bağrımıza bastık adam ortalarda yok."
Hakan alaycı bir şekilde baktı. "Abi ordu gibiyiz gelse ne olur gelmese ne olur?" Sonra aynada kendisine bakarken "Ömer abinin ağır misafiri var. Onunla ilgileniyor." Dedi. Yüzü hafifçe kızarmıştı.
"Hımmm." diyerek cevapladı Mahir. "Aman zaten o gelmesin. Boyu çok uzun. Kendisi de ayı gibi. Beni gölgede bırakır." Bir süre düşündü. "Rezil olacağız. Şu Samet in aklına uyduk ama bu dans işleri bana göre değil. Zaten Zeynep akşam yemeğinde bombayı patlatacak Boybeyinin bana hayrı olmaz." Diyordu.
Hakan "Ne bombası?" Diye sordu.
"Akşama öğrenirsin. Of çıkarıyorum bunları. Olmuş diyorsun yani değil mi? Şort tişört giyip hazırlanayım da bir kez daha prova yapalım. Hakan gözünü seveyim şunları uyar odaklansınlar." Diyen Mahir başka bir şey söylemedi.
Hakan herkese son kez prova yapacaklarını açıkladı.
"Of bıktım provadan. Ben kendi düğünümde bu kadar oynamadım ya. Samet senin beynini sikeyim ben." Diye söylenen Demir hepsini güldürdü.
"Hadi hadi. Hem fena mı Esmanın ayaklarını yerden kesme fırsatı. Kadınlar bayılır böyle şeylere." Diyen Samet herkesi çekiştirerek bahçeye çıkardı.
Hakan "Hava çok güzel. Akşam yemekten sonra bahçeye çıkalım olur mu?" Diye sordu. "Yani küçük koru da güzel ama buranın havası başka. Belki Füsun hanım bize limonata da yapar."
Mahir çocuğun limonatayı ya da bahçeyi değil, eski korudaki aile havasını sevdiğini biliyordu. "Çıkalım tabi" dedi.
Güvenlik laz Kamil elinde bir ses bombasıyla gelirken, "Bari horon tepeydiniz." Diye söyleniyordu.
Hakan gözlerini kocaman açtı. "Aman abi karıştırma. Harmandalı en azından ağır oyun bir de kısa sürüyor. Zaten ben anlamam horon falan."
"Sen nasıl uydun uşak bunlara? Gel kulübeye klima da açık. Tavla atalım." Kamil heyecanla güldü. "Ula bir araba geldi. Cennet bineği yeminle. Ömer Bey'in misafiriymiş. Ama ne alet ne alet. Yol titriyor yol." Dedi.
Hakan merakla sordu; "Valla mı? Dur şu prova bitsin gelirim abi. Belki park ediyorum ayağına bineriz."
"Yok uşağım sahibini gördüm ben elimi sürmem. Daşşaktan yürüyemiyor herif. Hiç bulaşmayalım sonra bize binmesinler." Kamil delikanlının omuzuna vurdu.
Mahir boğazını temizledi. Hakan'ın sıradışı aşk hayatını kabul etmek bir şeydi, muhtemelen adı Karan olan bir misafirin orasından burasından ya da inip binmesinden söz edilmesi başka bir şey. Zavallı Kamil abi durumu bilmediği için çok rahat konuşuyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık
RomanceSusturma Kalbini Artık ile başlayan, Korunun Çocukları serisinde hikâyelerini yazdığım, Hakan&Karan için okurlardan gelen ricaları kırmak istemiyorum. Biraz onları yazayım. Neden bu kadar sevildiler, en homofobik tayfa bile onlarda ne buldu da "yia...