Elif gözlerini çaktırmadan kurulamaya çalıştı. Masada tam karşısında oturan adama bakıyordu. Güzel evet. Günah gibi, neredeyse bir küfür gibi güzel. Öyle gelmiş oturmuş, masadaki bütün kadınlara geçmişte ya da bugün Hakan'ın yanında kim olursa olsun, kalbinde ruhunda damarlarında kendisinden başka kimsenin olmayacağını haykırıyordu adeta. Sinirden boyun damarları patlarcasına şişen ve kendisine hakaret eden genç delikanlıya öyle bir bakışı vardı ki Elif'in gözleri yine doldu. Bununla başedemezdi. O ceketin cebinde kendi parmağına takılmak üzere seçilmiş yüzüğe karnındaki masum bebeğe ve Hakan'ın kırık yaralı yüreğine rağmen bu adamla rekabet edemezdi.
Derken adam birden kafasını kaldırıp ona baktı. Gözlerinde ilk kez bir duygu vardı. Nefret. Evet nefret. Kendisine bir böcek kadar bile ilgi göstermemiş biri için çok güçlü bir duyguydu. Ama bunu hak etmişti. Yanlış adama yanlış bir yalan söylemişti ve adam bunu biliyordu. "Evet" dedi adam. Sesi cehennemden geliyor gibiydi. "Ben Ankara yım"
Elif kollarından tutulup adeta sürüklenerek masadan uzaklaştırılmaya çalışılan ve delirmiş gibi görünen Hakan'a baktı. Kendisinin farkında bile değildi. Dünya'nın farkında değildi. Sadece Karan a bakıyor ve ona ağzına geleni söylüyordu.
"Senin boynunu koparırım it. Belindeki silaha mı adamlarına mı güveniyorsun? Senin canını alacağım oğlum. Yemin olsun senin ölümün elimden olacak." Ağzından köpükler çıkacaktı neredeyse.
"Niye kızıyorsun? Söylediğimde doğru olmayan ne var? Masada yatmadığın sadece İpek hanım ve vazo var." Karan gülerek arkasına yaslanmıştı. İşittiği küfürlerden zerrece etkilenmediği ortadaydı. Sanki Hakan'ın böyle çıldırdığını görmek istiyor gibiydi.
Hakan ı artık neredeyse sürükleyerek oradan uzaklaştırdılar.
Elif İpek ve Karan ın gergin sohbetlerini izledi. Aile. Adamı istemiyorlardı. Sonuçta bir erkekti ya hu. Nasıl bir geleceği olabilirdi ki ikisinin?
Az ileriden sinirle olanları izleyen ama müdahale etmeyen Zeynep de keyifsizdi.
Yani baştan kazanması gereken bütün oylara sahipti ama Hakan'ın kalbi onun değildi. Olduğu yerde doğruldu. Başını dikleştirdi. Bebeğinin babası, Hakan ya da kendi babası. Herkes için istenmeyen, hemen gözden çıkarılacak bir seçenek olmuştu ve bunun en büyük suçlusu da kendisiydi. Kızını asla böyle büyütmeyecekti. Varsın kimse onu istemesin Elif herkes yerine de sevecekti. Gözleri Hakan ı aradı. Ama göremedi. Bu akşamki hiç yapılamamış evlenme teklifi için yapılacak can sıkıcı konuşma başka bir zamana kalsındı o vakit. Daha şurada bir saat önce dans ederlerken içinden ettiği duayı bu kez farklı bir duyguyla tekrarladı. "Seni en çok sevenin ol" ama Hakan yoktu.
Düğün mekanından ayrılırken yüzüne en mutlu en gururlu ifadesini takındı. Yıkılmamıştı ama ayakta da değildi ve kimsenin bunu görmesine müsaade etmeyecekti.
"Efendim Hakan Bey'i yanınızda göremedik. Zaten ayrı ayrı geldiniz. Bir sorun mu var?" diye soran genç muhabire gülümsedi. "Yooo. Bir sorun yok arkadaşlar. Ben doğum yaklaştıkça uzun süre ayakta kalamıyorum. Hakan içeride arkadaşlarımızla eğlenmeye devam ediyor." Dedi.
"Elif son zamanlarda videoların trend oluyor ama yorumlar da çok olumlu. Bu konuda ne düşünüyorsun? Bebek beklemenin ve Hakan ın bunda etkisi var mı sence?"
Gülüşünü bozma gülüşün en büyük silahın. "yani bebeğin etkisi var tabi ama Hakan'ın etkili olduğunu sanmam. Sonuçta hiç bir videoda yok. Arkadaşlar lütfen benim başarımı da ona maletmeyin zaten kendini beğenmişin teki."
"E beğenmekte de haklı ama. Sizce bebek ona mı benzeyecek?"
Elif bu noktada güçlü olması gerektiğini biliyordu. Karan aradan çekilmeyecekti ve Hakan'ın seçme şansı olmayacaktı. Artık bebeğiyle yalnızdı. "Arkadaşlar oğlan dayıya çekermiş bebeğim kız dolayısıyla da Hakan'a benzeyeceğini sanmıyorum." Dedi. Önce bir sessizlik ardından bir anda bağıran ve fotoğraf alan muhabirlerle de ortalık yandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık
RomansaSusturma Kalbini Artık ile başlayan, Korunun Çocukları serisinde hikâyelerini yazdığım, Hakan&Karan için okurlardan gelen ricaları kırmak istemiyorum. Biraz onları yazayım. Neden bu kadar sevildiler, en homofobik tayfa bile onlarda ne buldu da "yia...