Karan dişlerini öyle çok sıkıyordu ki çenesi ağrımaya başlamıştı. Bir taraftan da ilgisini yanı başında konuşan Ömer Gazi Boybeyinde tutmaya çalışıyordu. "Odaklan, üç şey bul. Ona bakma. Sakın kal." Telkinler işe yarıyor gibiydi.
Ömer Gazi kafasını kaldırıp oğluna baktı. Hakan diğerlerine benzemiyordu. Rahat bir pantolon, bisiklet yaka bir tişört ve hafif bir ceket gitmişti. Ayağında kaba sayılabilecek spor ayakkabılar vardı ve saçları yine isyankar bir şekilde dağınıktı. Yanında duran ve kendisine bir dilim pastaya bakar gibi bakan güzel kadını fark etmiyordu. Kadın zarif parmaklarını gözünün önüne inen bir tutamı geri almak için uzattığında da fark etmedi. Kaşlarını çatıp rahatsız bir şekilde döndü. Kadın mahcup bir şekilde gülümseyerek elini geri çekmek zorunda kaldı.
Ömer Gazi, karşısında oturan adamın çok sakin durduğunu düşündü. Aralarındaki tutkunun kıskançlık kısmını sadece duymuştu. Onun yanında bir şey yaşanmamıştı. Herhalde Karan artık daha rahattı bu konuda. Bir taraftan da kadının işle hiç ilgisi olmayan konularda sorduğu bariz bir şekilde yatak odası ses tonuyla sürdürdüğü sohbeti duymuyor gibiydi. Hakan hangi parfümü kullanıyordu? Sevgilisi olduğundan şüphe duyuyordu. Acaba kendisini reddetmek için bahane miydi? Ne zaman içki davetini kabul edecekti? Ciddi olması gerekmiyordu. Sadece ilk kez bir erkeğe böyle çekildiğini hissediyordu. Ömer Gazi bir zamanlar böyle sohbetleri sık duyar ve genelde Hakan kadar kayıtsız kalmazdı. Tabi Zeynep ten önce. Onlar için de aynı mıydı yani? Oğlunun gergin bir tavırla homurdandığını duydu ama ne söylediğini anlayamadı. Kadına dönmüştü. Hanımefendi hafifçe ve memelerinin yarısını gösterecek şekilde eğilip, yavaşça parmaklarını yüzüne uzattı. Bunu bir erkek yapsa tacizle suçlanırdı. Tavrın nedeni şüpheye yer bırakmıyordu.
Derken havada uçan parlak ve hızlı bir cisim gördü Ömer Gazi. Kadının tam gözünün önünden geçerek duvardaki tabloya saplanan bir mektup açacağı. Kendi mektup açacağı. Masada süs olarak duran ve pamuk şekeri kesmeyeceğine emin olduğu aksesuar.
Karan bir anda buz kesen ve sessizleşen ortama aldırmadan ayağa kalktı. Kadının ensesinden bir kedi yavrusunu tutar gibi tutup ofisin dışına attı. Kapıda duran adamlarına anlaşılamayan bir şeyler söyleyip geri döndü. Sakince yerine oturdu. Çek defterini çıkardı. Üzerine bir şeyler yazıp Ömer Gazi ye uzattı. "Tablo için" dedi sadece.
Ömer kafasını sallayarak çeki aldı. Tablonun üzerindeki metal nesne hâlâ duruyordu ve kimse almaya cesaret edemiyordu.
Hakan ceketini çıkarıp koltuğa astı. "Sadece tabloyu telafi etmen yetmez." Dedi. "İyi bir ihaleydi. Zarardayız. Bir çek daha yazmalısın." Hafifçe pembeye dönen yanaklarına ve titreyen ellerine rağmen sakin görünüyordu. Sanki alışık hatta biraz bıkmış gibi.
"Olur. Yazarım." Dedi Karan. "Zararın boyutunu İrfan a bildirmen yeter."
Hakan mektup açacağını yerinden alıp babasının masasına bıraktı. "Aferin" dedi. "Değdi mi yani?"
Karan cevap vermedi bakmadı bile. Delikanlı "mümkünse yaşasın" dediğinde sadece kafasını salladı. Sonra, "ben havamda değilim Boybeyi. Sonra konuşalım." Deyip ayağa kalktı.
Ömer Gazi adamın gerçekten fena göründüğünü fark etti. Onun yerine kendisini koydu. Biri Zeynep e asılıyor mesela. Kokuşmuş nefesiyle kulağına bir şeyler söylüyor. Uzanıp dokunmaya çalışıyor. Onu yatağa atmak istediğini ima ediyor. Delirirdi. Karan da delirmişti. Tek fark bunu Ömer Gazi'nin göstereceği şekilde göstermemek için kendini tutmak zorunda olmasıydı ve görünen o ki ancak bu kadar tutabiliyordu. Adama acıdı. "Nereye Karan?" Diye sordu. "Ben de bunaldım. Gelebilir miyim?"
Hakan babasına dehşet içinde baktı. Nasıl yani? Bu kontrolsüz piçe sempati mi duyuyordu? Bir kadına, kendisinin yarı kuvvetinde bile olmaya bir insana o şekilde davranmasını haklı mı buluyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık
RomanceSusturma Kalbini Artık ile başlayan, Korunun Çocukları serisinde hikâyelerini yazdığım, Hakan&Karan için okurlardan gelen ricaları kırmak istemiyorum. Biraz onları yazayım. Neden bu kadar sevildiler, en homofobik tayfa bile onlarda ne buldu da "yia...