Karan aklını Ömer Gazi'nin söylediklerine vermeye çalışıyordu. Adamın kocaman varlığıyla oturduğu koltuğun deseninde bir nokta seçmişti. Yoksa hemen köşede duran kişiye bakabilirdi ve ona bakmak istemiyordu. Zaten her zaman gözünün önündeydi. Her zaman. İnsanda mantık namına bir şey bırakmayan bulaşıcı sırıtması, yaylanarak ve uzun bacaklarını biraz fazlaca açarak şapşal şapşal yürümesi, yüzüne doğru yaklaşırken gözlerini mahmur bir ifadeyle yumması... Hepsi her an gözlerinin önündeydi.
Yaptığı öküzlüğe bir sürü açıklama bulmuştu. Ama söyleme fırsatı bir türlü eline geçmiyordu. Dahası söylese bile artık işe yarayacağını sanmıyordu. Bu sırada Boybeyi nin söylediği bir şey dikkatini çekti.
"Uğursuz bir tip. Ama işe yarar. Kitleleri harekete geçirebiliyor ve istediğini gömüp istediğini itibar sahibi yapabiliyor." Karan'a bakan gözlerinde iyi bir tek his yoktu.
"Uluslararası bir TV kanalından söz ediyorsun. Ne olduğu belirsiz topraktan çıkmış gibi bir adama bu kadar güç vermem." Kararlı bir tavırla arkasına yaslandı.
"Yani engel olacaksın." Ömer Gazi sıkıntıyla masada duran PC nin ekranını gösterdi. "Ne olduğu ortada. İnsanların dinlemeye ve inanmaya hazır olduğu koca bir ağız o. Neden bizim olmasın?" Sabırsız ve öfkeli bir şekilde kıpırdandı. "Sen ve senin soy takıntın. Ne olmuş yani? Mütevazı kendi halinde bir çiftçinin oğlu. Ama akıllı çalışkan en önemlisi vatanperver. Niye karşısın?"
Karan Boybeyinin suratına tükürür gibi baktı. "Vatanperverleri sevmem Boybeyi" dedi. "Fazla duygusal ve etkilenebilir olurlar. O koca ağız ne senin ne benim istediğimi söylemeyecek." O da ekrana baktı. Bir yığın acayip tipi bir araya toplamış sosyal medya ve digital dünyanın geleceğini konuşuyorlardı. Söz konusu ağızın sahibi Korkmaz Dağlı söz aldığında ortamda bir farklılık göze çarpıyordu. Karan masada birini daha fark etti. Kabarık saçları, etnik desenli elbisesi ve hafif makyajıyla duru bir genç kız. Ciddi konulara girmeden sadece kendi içerikleri hakkında bilgi veriyordu. Hakim olduğu belliydi.
Boybeyi neşeyle Hakan a döndü. "Elif'in orada olacağını biliyor muydun?" diye sordu.
Delikanlı kafasını salladı. "Evet. Daveti aldığında Atina'daydık. Katılmayacaktı ama galiba fikrini değiştirdi.
Karanın yüzünde tek bir kas dahi oynamamıştı. Ömer Gazi'nin babası Aslan bey oğluna merakla baktı. "Kim bu kız?" diye sordu. "Ben tanıyor muyum? Hiç yabancı gelmedi."
Boybeyinin dudağı hafifçe yamuldu. "Hani Trabzon'da Hakan'ın arkadaşının ailesini ziyaret etmiştik ya baba. O Elif işte." dedi.
"Hımmm. İmamın kızı." Aslan Boybeyi de Hakan a döndü. "Gelin hanım biraz benim hanıma benziyor Hakan. Ne dersin? Sen çok çenebaz hatun sevmezsin. Bir aileye bir Asude yetmez mi?" diyerek güldü.
Hakan kendisine takılarak bakan yüzlere şöyle bir baktı. Bu bariz bir yanlış anlamaydı. Elif'in ve İpek in bilinçli olarak körükledikleri bir algı oyunu. Ama karşı çıkmayacaktı. Karan itinin gözünde zaten sevgili gibilerdi. Bunu değiştirmeyecekti. "Elif Asude hanım gibi değil" diyerek güldü. "O en azından arada susuyor. Elif çenesiyle hepimizi öldürür. Yani yeni bir Asude hanım değil de Zeynep Boybeyi diyebiliriz. Sanırım bu yüzden iyi anlaşıyorlar."
Ömer Gazi "Aman duymasın yoksa bizi aç bırakır." dedi.
"Nerede o günler? Kulaklarımdan sarma sokmaya çalışmadığı zamanları görmek isterim doğrusu." Ömer Gazi ve Hakan göz göze geldiler. Küçük mutlu huzurlu ailelerinin bir sebeple zarar görmesi en büyük korkularıydı. Hakan Karan ın bir şekilde zarar vereceğinden endişe ediyordu. Ömer Gazi onu olabilecek en çirkin pazarlığın konusu yaptığı için kendisinden tiksiniyordu. Hakan bu durumu öğrendiğinde kendisine yine böyle güvenle sevgiyle bir oğulun babasına baktığı gibi bakar mıydı? Karşısında oturan pisliğin uç boyutlardaki takıntısını kullandığını öğrendiğinde her şey dağılacak mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık
RomansSusturma Kalbini Artık ile başlayan, Korunun Çocukları serisinde hikâyelerini yazdığım, Hakan&Karan için okurlardan gelen ricaları kırmak istemiyorum. Biraz onları yazayım. Neden bu kadar sevildiler, en homofobik tayfa bile onlarda ne buldu da "yia...