"Daha iyi misin Changbin?"
Changbin, Chan'a bakıp gülümsedi. Hyunjin dışında hepsi Changbin'in evindeydi. Minho da yoldaydı. Herkes sırayla koltuklara oturmuş sessizce yere ve Changbin'e bakıyordu.
"Ya, yüzüme öyle bakıp durmayın"
Herkes bir şey demeden aynı anda önlerine dönmüşlerdi. Bu Changbin'in kıkırdamasına sebep oldu.
"AHA! Güldü ha ha Changbin hyung aahhh"
Changbin daha fazla gülerek "Jisung iyi misin? Sanırım seni fazla övmemem gerek. Sende kafa yapıyor"
"Oh may god. Bu muhteşemliği övmezsen sadece senin hatan olur hyungcuğum"
"Öyle mi?"
"Evet"
Kapı çaldı.
"Minho olmalı" dedi Seungmin.
"Ben bakayım" diyip kapıya doğru ilerledi Jeongin.
"Hoşgeldin hyung"
Minho en küçüğüne selam verip hemen Changbin'in yanına koştu.
"Changbin-shi"
"Minho?"
Minho Changbin'in yanına oturdu.
"İyi misin Changbin-shi?"
"Daha iyiyim"
"Özür dilerim. Engel olmalıydım"
"Hyung! Saçmalama senin ne suçun var. Sende alıştın iyice her bi şeyde kendini suçluyorsun"
"Ama yine de engel olabilirdim"
"Tanrı aşkına! Gitsene sen kocanın yanına"
Ortam biraz düzelmeye başlamıştı.
Minho Changbin'in söylediğiyle Seungmin'e dönüp öpücük attı. Arkadaşları bu hareketine güldü.
"Kocama varlığımı belli ettim Changbin-shi"
"Aferin uslu kedi"
Chan, öksürerek araya girdi.
"Öhöm. Kocası değil. Sevgilisi tesüf ederim"
Jisung gürültülü bir kahkaha attı.
"Harbi ne zaman evleniceksiniz tekrardan"
Minho Seungmin'e bakıp "Bilmem" dedi. "Ha buarada bizim manyak nerde?"
"Gitti"
"Nereye?" Minho anlamazca baktı.
"Oh, Kendini suçluyor olmalı. Chan hyung ben Hyunjin'in yanına gidiyorum. Bizi bekleyin"
"Tamam"
Changbin kafasını sallayıp ayağa kalktı, ayakkabılarını giydikten sonra kapıyı kapattı.
Hyunjin'in telefonunu aradı ama açan olmayınca her zaman gittiği bara gitmeyi düşündü.
...
"Hyunjin! Ah Soobin selam. Hyunjin geldimi buraya?"
"Selam Changbin hyung. Evet geldi ama yeni çıktı."
Changbin aceleyle "Nereye gitti biliyor musun?"
"Üzgünüm"
"Sağ ol. Görüşürüz"
Changbin koşarak uzaklaştı. Soobin de arkasından görüşüz demişti.
"Nereye gitti bu?" Kafasını çevirmesiyle karşıdaki bankta oturduğunu gördü.
Yanına gitti.
"Hwang!"
