MAYIN TARLASI
2. KABULLENİLMEYEN GERÇEK
-
Üzerine ince siyah bir kumaş atıldıktan sonra birkaç kişi eşliğinde ringden ayrılmasını izledim, bakışlarım şaşkınlıkla geçtiği yollarda gezindi ama gözden kaybolmuştu. Burak'ın önüme geçmesiyle tüm görüş alanım tamamen ona döndü, kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda bile aklımda az önce gördüğüm görüntüler dolanıyordu.
"Defne,"
"Sen..." Az önce gördüklerimi onun da yapıyor olduğu gerçeği bana çok ağır gelmişti, öyle ki söyleyecek bir şey bulamamıştım. Burada olduğu için ona kızmak istiyordum, tüm bunlara bulaştığı ve sorumsuz davrandığı için bağırıp çağırmak geliyordu içimden ama hiçbirini yapamıyordum. Beni asıl korkutan şey belki de arkadaşı olarak tanıttığı adamın yerinde olması değil de yerde yatan kişi yerinde olmasıydı.
Bir şey demeden elini omzuma yerleştirdi ve beni geriye döndürdü, ikimiz de hızlıca kalabalığın arasından çıkıp merdivenlere yönelmiştik. Bir şey dememe izin vermeden mekândan ayrıldık, çıktığımızda yağmurun hızlandığını ancak fark edebilmiştim.
"Arabanın anahtarını ver," dedi çabucak bana dönüp. İtiraz etmedim ve anahtarı çıkarıp ona uzattım, hızlı adımlarla arabaya yetişip ön koltuğa oturmuştum. Burak şoför koltuğuna geçti ve oyalanmadan buradan ayrıldı.
"Defne," dedi yola çıktıktan sonra, sessizlikten rahatsız olmuş gibi. "Bir şey demeyecek misin?"
Bakışlarımı cama hızla düşen yağmur damlalarından çektim ve ona baktım, bir süre yalnızca yüzünü incelemiştim. "Şaşırmadın,"
Kaşları çatıldı. "Ne?"
"Orada gördüklerin senin için çok normaldi, o adama yaptıklarından haberin olmasına rağmen arkadaşım diyebiliyorsun çünkü..." Büyük bir farkındalık yaşıyordum ve bu sandığımdan zor gelmişti. "Aynı şeyleri sen de yapıyorsun."
"Göründüğü gibi bir şey değil," dedi hemen ardımdan. "Biliyorum, bunu kabullenmekte zorlanıyorsun ama..."
"Maçına geç kalıyorsun," diyerek sözünü böldüm. İhtiyacım olan şey biraz yalnız kalıp gördüklerimi sindirmekti, konuşarak kendime gelemeyeceğimi biliyordum. "Git."
"Defne..."
Kafamı ona çevirdim ve gözlerine baktım. "Git Burak."
Yavaşladı ve kalabalık yolda sağa çekti, arabayı durdurduktan sonra bana dönmüştü. "Bu kadar mı?" dedi. "Böylece kesip atacak mısın? Açıklamama hiç fırsat vermeyecek misin?"
Kemerimi çözüp kapıyı açtım ve indim, arabanın önünden dolanıp şoför koltuğuna ulaştım. Kapıyı açtığımda indi, yağmurun altında kalıp ıslansak da bunu önemsemiyor gibiydi. "Dinlemeyecek misin beni?"
"Dikkat et," Arabaya bindim ve kapımı kapadım. Bir anda tek kalınca tüm gerçekler etrafımı sarmıştı, kabullenmek istemesem de bundan başka çarem yoktu ve tek başıma belki de biraz daha zor olacaktı ama başka çarem yokmuş gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAYIN TARLASI
Roman pour AdolescentsDefne, arkadaşının vücudunda gördüğü yaralardan dolayı endişelenmeye başlar ve bu yaraların nedenini öğrenmek ister. İstanbul'un ışıklı caddelerinin arka sokaklarında, bambaşka bir dünyanın varlığından habersizdir. Arkadaşının ise bu dünyanın bir pa...