Tapınağın kapısını hızla açtılar. Artık zamanla yarışıyorlardı çünkü lotus günün ilk ışıkları ile çoktan açmıştı ve ne kadar hayatta kalacağı kesin bilinmiyordu. Tapınağın sunak kısmında büyük bir lotus çiçeği heykeli tutan bir alevden varlık duruyordu.
“Hadi parşömenleri bulalım hızlıca!” dedi Alessa.
Ateşten silüet bu sesi duyunca elindeki lotus heykeli havaya doğru yükseldi ve alevler odayı doldurdu.
“Neler oluyor Lucas!” diye bağırdı Alessa. Herkes gözleri ile alevleri takip ediyordu.
“Bu koruyucu alev sihri, yapan kişinin şart koyduğu isteğe göre içine aldıklarını serbest bırakır.”
Nixie eline üç başlı mızrağı aldı.
“Aqua protecto” diye fısıldadı.
Etraflarında sudan bir kalkan oluştu. Alevler kalkana çarptıkça buharlar çıkıyordu.
“Şartını söyle!” diye bağırdı Lucas.
Uzaklardan yankılanan bir ses odayı doldurdu:
“Dilekleri gerçekleştiren Lotus’a ulaşmanın bedeli vardır. Lotus masum değil. Hiç kimse dilek dileyemedi bugüne kadar. Herkesi kendisine ulaşmaması için öldürdü. Ölmeyi göze alıyor musun?”
“Evet!” diye haykırdı Lucas.
“Koyduğum şart ruhun!”
Lucas; Nixie ve Alessa’ya baktı.
“Anlaşılan zorla alacağız elinden!”diye haykırdı Alessa. Nixie kalkanı büyüt! “
Nixie denileni yaptı. Kalkan yavaş yavaş büyüdü.
“Şimdi parşömenlere doğru bir geçit oluştur.”
Nixie geçidi oluşturuyordu ama bitkin düşmüştü.
“Hızlı ol Alessa dayanmakta zorlanıyorum!”
Alessa yayını çıkardı ve heykeli hedef aldı. Yayına fısıldadı ve oku bıraktı. Heykel darmadağın oldu ve alevler kesildi. Alessa ve Lucas parşömenleri almak için koştular. Birkaç saniye içinde heykel bir araya geldi ve daha sert alevlerle kalkanı dövmeye başladı. Alessa Lucas’ya baktı. Lucas planı anlamıştı.
“Austin bir geçit aç ve biz parşömeni alır almaz gidin.”dedi Lucas.
“Tamamdır Lucas!”dedi ve bir geçit açtı Austin. Austin de Nixie’ye kalkanı tutmak için destek oluyordu. Ama alevlerin şiddeti artıyordu.
“Hazır olun!”diye bağırdı Alessa.
Yayını gerdi ve heykeli vurdu. Lucas parşömenlere uzandı. Alevler gitmişti. Lucas parşömenleri aldı ve tapınağın dışına geçit açtı. İkisi de çıktılar. Nixie ve Austin de tapınağın önündelerdi. Nixie ter içinde kalmış ve Austin’in kucağında baygın bir şekilde yatıyordu.
Lucas ve Alessa hızlıca yanlarına koştu.
“O iyi mi?”
“İyi Lucas. Sadece çok fazla gücünü tüketti.”
Nixie bir anda titremeye başladı. Gözleri hızlıca açıldı, göz kürelerini parlak,mor bir ışık hüzmesi kaplamıştı.
“Austin onu ait olduğu yere götür! Sernstler’in yanına.”
“Alessa hemen bir geçit açtı. Austin Nixie’yi kucağına aldı ve geçitten geçti. Göl kenarına durdu. Hadi Lucas! Git ve Felix’i getir!”
Geçit arkalarından kapandı. Lucas parşömenleri açtı. Harita önlerindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Felix ve Büyücüler Konseyi
FantasyBüyücüler, cadılar, sihirli yaratıklar... Her şeyin mümkün olabileceği dünyada Felix'in yalnızlığı ve başına gelecekleri kim tahmin edebilirdi ki. Aşkı bulabileceği, dostluğu bulabileceği bu yolda neler kaybedecekti? Yaklaşan savaşın sonucu ne olaca...
