Herkes salonda toplanmış ve karanlık kitap üzerinde çalışıyordu.
"Bakın burada ölüm laneti üzerine yazılmış bir yazı var." dedi Nixie.
"Ölüm lanetini bulduk. Hiçbir kalkan bu lanete dayanmıyor. Ruh hayvanlarını zayıf düşürüyor hatta yok ediyor. Ama asla tamamen yok edemiyoruz onları. Sadece ortadan kayboluyorlar. Nedense yeniden ortaya çıktıklarında çok daha güçlü oluyorlar."
"Yani bu büyüye karşı hiçbir savunma büyüsü yok."dedi Alessa.
"Öyle görünüyor Alessa"dedi Nixie üzgün bir şekilde.
"Peki yeni bir karanlık büyü var mı diğer kitaplarda olmayan?" diye sordu Felix.
"Evet var 'Syntao Profondo' bu lanetle vurulan kişi'nin kulaklarından gözlerinden kan gelirmiş ve acı bir şekilde ölürmüş."dedi Nixie."Ne kadara acı verici bir ölüm, bu büyüleri nasıl kullanırlar."dedi Elina tiksinmiş bir şekilde.
"Evet maalesef öyle çünkü onların bir kalbi yok."dedi Austin.
Lucas:
"Peki karşıt büyüsü var mı?""Evet var! 'Syntao loronto' büyü yapılan kişiyi iyileştiriyor."
"Bu büyüyü biliyorlar mıdır?" Diye sordu Felix.
"Muhtemelen biliyorlardır" dedi Lucas dingin bir sesle.
"O zaman karşıt büyüsünü unutmayalım."
"Cresatalar en ünlü silah yapan yaratıklar onlardan bu silahları almalıyız ve desteklerini!" dedi Lucas.
"Mutlaka alacağız!"
"Şimdi ikişerli gruplara ayrılalım ve konseyin kitabına çalışalım"dedi Nixie.
Alessa:"Yedi kişiyiz Nixie" dedi gülerek.
"Felix ve Lucas; Alessa, Elina ve ben; Evan ve Austin" olursak sorun olmaz diye düşünüyorum."
Gece yarısına kadar konseyin kitabına çalıştılar ve uyumak için hazırlandılar. Herkes geceliklerini giymiş ve yatmak için ayrılmışlardı.
Lucas:
"Felix birlikte uyuyoruz ve koltuk da baya geniş neden bana yaklaşarak uyumuyorsun. Uzakta kalma" dedi gülerek. Felix yaklaştı ve öpüşmeye başladılar. Öpüştükten sonra Lucas bir elini Felix'in yastığı ile boynu arasına koymuş diğer elini de beline sarmıştı.
Her şeyden çok sevdiği sevgilisinin sarı saçlarını izliyor, kendisine ait olduğuna inanamadığı dudakları öpmemek için kendini zor tutuyordu. Felix'in nefes akış verişini biraz dinledikten sonra göz kapakları ağırlaşmış ve huzurlu bir uykuya dalmıştı.***
Herkes kahvaltı yapmış savaş kıyafetlerini giymişlerdi. Crestalar'ı ziyaret için Crenteras ormanlarına geçit açtılar. Orman çok büyük, çeşitlili ağaçlarla doluydu. Güneş almamasına rağmen parlaktı. Bunun sebebi yerde parıldayan çiçekler ve çimenlerdi. Ormanın içinde çeşitli meyveler yetişmiş ve birçok çeşit hayvanlar yaşıyordu. Lucas önde diğerleri arkada ormana doğru yürümeye başladılar. Etraflarına hayranlıkla bakınıyor ormanı keşfediyorlardı. Biraz yürüdükten sonra karşılarına, yarı at yarı insan ve at olan gövdelerinde kanat olan Crestalardan elinde yay ve ok olan dört nöbetçi karşılarına çıktı ve onları durdurdu."Crenteras ormanlarına girmenin bedeli ölümdür. Umarım haklı bir sebebiniz vardır."dedi nöbetçilerden biri.
Lucas konuşmaya başladı:
"Bizi Efendi Aaron gönderdi kral ile görüşmemiz gerekiyor. Onun adına geldik."dedi kendinden emin bir sesle.Nöbetçiler kendi aralarında birkaç dakika konuştuktan sonra:
"Bu taraftan!" dediler ve yolu göstermek için yöneldiler."Sessizce yürüyor ve etraflarına bakınıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Felix ve Büyücüler Konseyi
FantasyBüyücüler, cadılar, sihirli yaratıklar... Her şeyin mümkün olabileceği dünyada Felix'in yalnızlığı ve başına gelecekleri kim tahmin edebilirdi ki. Aşkı bulabileceği, dostluğu bulabileceği bu yolda neler kaybedecekti? Yaklaşan savaşın sonucu ne olaca...