Öncelikle merhabaa!!
Direkt bölüme sizi bırakıp yorumlarınızı bekliyoruzz 🥳💕
- Ejj, Seo***
"Sayın Savcı'm, dava bittiğine göre dosyayı ne yapayım?"
Seungmin, seri adımlarla adliyenin koridorunda yürürken yanında ona yetişmeye çalışan stajyerinin sözlerini dinliyordu. Soruyu duymasıyla birkaç saniye duraksadı ve gözlerini stajyere çevirdi, bununla beraber Joyeon korkuyla yutkundu. "Yanlış bir... Şey mi..."
Joyeon'un tuttuğu kutuyu eline aldı. "Geçen sefer sana ne dedim Joyeon?"
"Dosya ve kanıt birimine götür..."
Joyeon aydınlanma ile duraksarken Seungmin yürümeye devam etmişti, dışarı çıkıp merdivenlerden inerken arkasında kalan stajyer hızla ona yetişti ve sırt çantasını kollarına geçirdi. Bu Savcı'ya yetişecek diye maratonlara girmesi an meselesiydi.
"Peki, peki. Çok özür dilerim, dosyayı hemen mi götüreyim?"
Aniden önünde duraksayan Savcı'ya çarpmaktan son anda kurtulmuş, ani bir fren misali adımları dururken büyümüş gözlerle ona bakan adama çevirmişti gözlerini. Seungmin gülümsedi, samimiyetten uzak, yapmacık bir gülümsemeydi bu.
"Kovacağım seni." Kutuyu çocuğun ellerine tutuşturdu. "Kaybol."
Joyeon doksan derecelik açıyla hızla önünde eğildi. "Hemen Efendim!"
Arkasını dönüp koşmaya başladığında "O saçlarını kes," diyen Savcı'yı panikten duymamış, çok geçmeden de kaybolmuştu. Arkasında kalan Seungmin iç çekti ve gözündeki gözlükleri çıkarırken arabasına yerleşti.
Bu çocuk onu cidden yoruyordu.
Aklına gelen şeyle eğildi ve torpidoya uzandı, siyah renkteki kapağı indirip içindeki silaha dikti gözlerini. Orada olduğunu fark edip torpidoyu geri kapatmış, arabayı çalıştırırken de yola koyulmuştu.
Kim Seungmin bir savcıydı ya da insanların ona olan tabiri gereği ile 'Ruhsuz Savcı' da denilebilirdi. Empati yapmayı bilse de kullanmazdı çünkü bu meslek ona bunu öğretmişti fakat insanlar onu empatiden yoksun biliyor, duymuyor sandıkları için rahatça konuşuyorlardı, aslında Seungmin'in yaptığı duymamak değil, duymazdan gelmekti.
Düşüncelerine dalmış bir şekilde yolda ilerlerken yolu kontrol edip direksiyonu çevirmiş ve kendi çalıştığı binanın içine girmişti. Kartını gösterip arabasını park etmiş, yan koltuğa bıraktığı cübbesini ve çantasını alarak hızlı hareketlerle binanın içine girip odasına geçmişti.
Kapıyı kapatıp çantayı kenara bıraktı, cübbeyi asıp çıkardığı gözlüklerini takmış, daha oturmadan bilgisayarını açıp ayakta, ekrana eğilmiş bir şekilde oradaki belgelere dikmişti gözlerini.
"Hwang Seung Ho," diye konuştu mırıltıyla, gözbebekleri yavaşça ekranın köşesine doğru kaydı. İşaret parmağıyla hafifçe çenesini kaşıdı. "Gözlerinde böylesine korku varken cidden o acımasız cinayeti sen mi işledin?"
Adamın verdiği ifadeyi tekrar okudu, hemen yanında açık olan cinayet dosyası ve fotoğrafları ile de tanıklık ederken ani bir kararla telefonuna attı elini.
"Savcı'm!" diyerek açtı telefonu Joyeon. "Kutuyu teslim ettim, gelirken kahve ister misiniz?"
"Olur." dedi Seungmin, ekledi. "Kutuyu da bıraktığın gibi geri getir Joyeon, unutma."
"Ne?"
Şaşıran çocuğun yüzüne telefonu kapatıp boynundaki kimlik kartını çıkardı ve giydiği siyah ceketin cebine atarak odadan çıktı hızla. Merdivenlere yönelip aşağı kata inmiş, hafiften karanlık olan eksi katın koridorlarında yürüyüp tek eliyle itttiği kapıdan içeri girmiş ve dosya odasına bakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Law with Passion/Seungchan
Fanfiction"Ne?" Gazeteci duyduğu şeyin şokunu üzerinden çabuk atarak ofisine giren savcının peşinden ilerledi. "Ne demek dava kapandı?!" Odaya girip savcının bileğini kavrayarak kendisine bakmasını sağladı. "Bir şey söylesene!" diye gürledi. "Uzatma." dedi...