Selam selammmm ikinci bölümle karşınızdayısss
Birrrrrr sürü yorum tm mı hadeAlnına yasladığı işaret ve orta parmağıyla kaşlarının ortasını ovdu Savcı. Ardından oturduğu döner sandalyesinde geriye yaslandı. Masanın üzerinde ekranı aydınlanan telefonu alıp sonunda beklediği aramayı görmesiyle kulağına götürdü.
"Hyunjin."
"Selam Seung, benimle görüşmek istemişsin."
"Evet, acil bir şey sormam gerek. Hwang Seung Ho davasının olay yeri kaldırıldı mı?"
"Hayır, henüz değil. Gerekli işler birkaç gün sürüyor biliyorsun." Bunu duymasıyla gözleri aydınlandı genç savcının.
"Süper, davayı tekrar açmaya karar verdik. Acil, yeni olay yeri inceleme iznine ihtiyacım var; ormana tekrar bakmalıyım. Halledersin değil mi?"
"Tamamdır, yarın sabaha elinde olur."
Böylelikle kulağından indirdiği telefonu masanın üzerine tekrar bıraktı. Gözden kaçırdığı şeyi bulmak ve kesin kanıt getirebilmek için cesedin bulunduğu ormana geri dönmeliydi. Gözleri masadaki, abi Hwang Yeol'un telefon kaydı listesine gitti. Listeyi kanıt olarak sunacaktı ancak yine de yetersizdi. Hwang Seung Ho itiraf ettiği için işleri çok zordu. Öncelikle bu itirafın da sahte olduğunu kanıtlaması gerekiyordu.
O gün ofisteki işleri bittiğinde ayaklandı. Hava çoktan kararmıştı. Ofisini kilitleyip binadan dışarı çıktı ve arabasına binerek evinin yolunu tuttu. Tek yaşadığı için ufak bir stüdyo daire işini görüyordu Seungmin'in. Evine vardığında ilk iş olarak pijamalarını giydi ve acıktığı için kaynasın diye ocağa küçük bir tencere su koydu. Genelde eve geç geldiğinden evde pek yemek yapmazdı. Bu günler için yardımına koşan ramen çekmecesinden bir paket alarak kaynayan suyun içine attı.
Yemeğini yedikten sonra günün yorgunluğunu alması için kendine sıcak bir erik çayı yapmıştı. Yine üzerinde uğraştığı davayla ilgili birkaç dosya okumaya daldığında ise odağını bozan şey çalan telefonuydu. Elindeki dosyayı bırakıp telefonunu aldı. Ekranda yazan ismi gördüğünde gözlerini devirdi ve aramayı cevaplamadı. Ne var ki telefonu üç saniye içinde tekrar çalmaya başlamıştı. Bıkkınlıkla az önce bıraktığı telefonu alıp kulağına götürdü.
"Ne var Chan?"
"Size de iyi akşamlar Savcı'm. Nasılsınız?"
"Çabuk söyle ne söyleyeceksen."
"Ben de iyiyim, teşekkürler sorduğunuz için."
Seungmin, derin bir nefes verip telefonu kulağından indirerek diğerinin yüzüne kapatmıştı. Az sonra bir kez daha arayacağını tahmin ettiğinden telefonu bırakmadı. Çok geçmeden elinde titreyen alet, yanılmadığını kanıtladı ona.
"Ne?" diye açtı telefonu.
"Yüzüme kapatmanızı bu seferlik görmezden geleceğim, çünkü önemli bir şey söylemek için aradım."
Seungmin, oturduğu koltukta hafifçe doğruldu. "Söyle." dedi sakince.
"Annenin ifadesinde tuhaf bir şey buldum."
İşte şimdi, savcının dikkatini çekebilmişti yayıncı. Seungmin kaşlarını çatıp oturduğu koltukta dağınık bir şekilde duran kağıtların arasına bakındı. "Ne buldun?"
"Kapıyı açarsanız, anlatacağım."
Ahizenin öbür ucundan duyduğu cümleyle duraksayıp biraz ötede gözüken demir kapıya baktı.
"Ne saçmalıyorsun? Evime geldiğini söyleme lütfen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Law with Passion/Seungchan
Fanfiction"Ne?" Gazeteci duyduğu şeyin şokunu üzerinden çabuk atarak ofisine giren savcının peşinden ilerledi. "Ne demek dava kapandı?!" Odaya girip savcının bileğini kavrayarak kendisine bakmasını sağladı. "Bir şey söylesene!" diye gürledi. "Uzatma." dedi...