285 oy, 450 yorum
Bu da ne demek şimdi?" Savcı şaşkınca elindeki kartı incelerken Changbin sıkıntılı bir nefes vererek ensesindeki saçları düzeltti. "Ne görüyorsan o." dediği sırada Hyunjin koşarak odaya girmişti. Elindeki kağıdı komiserine uzatırken "Başkomiserimin evi için arama izni." nefesleri arasından konuştu. "Burada işimiz bittiğinde gidelim. O nasıl?" diye sordu Changbin. Hyunjin omuz silkti. Seungmin sessizce ikiliyi dinlerken odaya Chan da zar zor girmişti.
"Saçmalamayın isterseniz." dediğinde üzerine birkaç bakış toplandı. "Minho yapmamıştır...Yapmaz değil mi?" Onun sorusu havada kalırken Seungmin alnını sıvazladı. O sırada doktorun sesi duyulmuştu.
"Yeonjun." dedi Jisung, yere çökmüştü. "Yol bulucuyu getir ve şuradaki ayak izini al." Asistanı onun dediğini yaparken Seungmin de dikkatlice cesede yaklaştı. Bakışları cesedin soluk mavimsi ten renginde gezinirken gözlerini kısmıştı. Arkadaşına döndü. "Jisung, ölüm zamanını anlayabildin mi?" diye sordu. Doktor yavaşça ayaklanıp onun yanına gelirken düşünceli gözüküyordu. "Otopsi sırasında daha net bir şey söyleyebilirim, şimdilik üç gün önce gibi görünüyor."
Seungmin yavaşça sol elini kaldırıp cesedin koluna dokundu. Eldiven varken hissetmek zor olsa da parmak uçlarının değdiği yer serindi. Ardından ayağa kalkıp etrafa baktı. Tüm camlar kapalıydı. Odanın etrafında yürürken Changbin'e yaklaştı. "Buraya geldiğinizde kapı kapalı mıydı?" diye sordu. Komiser başını olumsuzca salladığında savcı odadan çıkıp evin içine göz attı.
"Bir şey mi fark ettin?" Gazetecinin varlığını tamamen unuttuğu için arkasından gelen sesle ufak bir şekilde yerinde sıçramıştı. "Gizli gizli ne geliyorsun arkamdan?" diye çıkıştı sahte bir sinirle. Chan başını hafifçe öne eğip güldükten sonra kaldırıp tekrar bakışlarını savcının yüzüne sabitledi. "Korktunuz mu? Merak etmeyin, onlarca polisin içinde sizi öldüremem ya."
"İçime su serpildi gerçekten." Seungmin, gözlerini devirip ayağının altında rahatsız bir gıcırtı bırakan tahta parkeleri takip etti. Sadece ikilinin adım sesleri duyulurken savcı tüm pencerelerin kapalı olduğuna emin olduktan sonra gazeteciye döndü. "Chan," Dedi ciddiyetle. "Evdeki tüm odaların sıcaklığını ölçer misin?" diye sorduğunda gazeteci şaşkın bir ifade takındı. "Misin mi?" dedi endişeyle savcıya yaklaşıp elini onun alnına koydu. "Seungmin iyi misin?" diye sorarken ona oldukça yakın duruyordu.
Savcı bu yakınlığı fark ederken tek kelime etmeden siyah birer inci gibi parlayan gözlerin etkisi altına girdi. Çok geçmeden içeriden gelen seslerle nerede olduklarını fark etmiş ve yayıncının eline vurarak onu kendinden uzaklaştırmıştı. "Saçmalama da dediğimi yap." diyerek onun yanından geçip gitti.
Bu sırada Jisung, asistanının aldığı ayak izini detaylı bir şekilde inceliyordu. "1.82 boylarında olabilir." İzin boyu ve enine göre fail için tahmini bir boy uzunluğu çıkarırken umut arayan bakışları sarı saçlı komiserin yüzünü buldu. Changbin elindeki kağıda bakıp dudaklarını birbirine bastırdı. "Minho'nun boyu 1.81." dediğinde doktor sıkıntılı bir nefes verdi.
Buraya geldiğinden beri boğazına oturan yumru gittikçe büyüyordu. İşini her ne kadar profesyonellikle yapmaya çalışsa da daha dün konuştuğu adamın böyle güçlü kanıtlarla bir cinayet faili şüphelisi olması onu resmen sarsmıştı. İnanmak istemiyordu, inanmıyordu da zaten. Bakışları oturtulmuş cesede ulaştı tekrar. Kızın yüzü kandan zor seçiliyordu, bu da demekti ki katil onu öldürmeden önce dövmüştü.
Gözlerini kapattı sıkıca. Başkomiserin böyle bir şey yapma ihtimali kanını dondurmuştu sanki. Kafasını kaldırıp etrafa tekrar göz attı. En küçük bir şeyi bile gözden kaçıramazdı. Derin bir nefes verip bulanıklaşan görüş açısının düzelmesini bekleyerek ayaklandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Law with Passion/Seungchan
Fanfiction"Ne?" Gazeteci duyduğu şeyin şokunu üzerinden çabuk atarak ofisine giren savcının peşinden ilerledi. "Ne demek dava kapandı?!" Odaya girip savcının bileğini kavrayarak kendisine bakmasını sağladı. "Bir şey söylesene!" diye gürledi. "Uzatma." dedi...