"Kolay olmayacak." dedi savcı, gazetecinin evindeki halının silik bir maviyle çizilmiş desenlerini incelerken düşünceli bir hale bürünmüştü. Yanına gelerek önünde oturduğu sehpaya iki fincan kahve bırakan Chan'a bakmak için yüzünü kaldırdı. "Zaman aşımına uğramak üzere, davayı tekrar açmam için o zamanlar bilinmeyen yeni bir kanıt ortaya çıkmalı."Onu dikkatlice dinleyen Chan savcının hemen yanına, yere oturdu. Sonrasında gri eşofmanının cebinden çıkardığı bir flaş belleği sehpanın üzerine bıraktı. "O zaman bunu saklamam iyi olmuş, desene."
"Bu ne?" diye sordu Seungmin, eline küçük USB'yi alarak. Hemen önündeki bilgisayara taktığında ekranda beliren dosyaya tıklarken gazeteci de onun sorduğu soruyu cevaplamıştı. "Abimin ölmeden önce aldığı uçak biletinin fotoğrafı."
Seungmin kaşlarını çatarak ekrandaki yazıları inceledi. Chan da aynı onun gibi açılan fotoğrafa bakıyordu. "Biletin kendisi tabii ki de bulunamadı ama bana çok heyecanlı olduğu için fotoğrafını atmıştı." Sonlara doğru sesi kısılıp yüzünde ufak bir tebessüme karıştığında Seungmin derin bir nefes verdi. "Bu çok iyi oldu." dedi. "Bununla davayı açıp intihar olmadığını tekrar öne sürebiliriz." Gülümseyip gazetecinin duygu yüklü suratına baktı. Ardından sağ elini kaldırarak yanağını okşadı hafifçe. Chan da yüzünü Seungmin'in eline yaslamıştı. Eskileri konuşmak tahmin ettiğinden daha az acı veriyordu bedenine. Bunun olmasında en büyük pay hemen yanı başında oturan ve her ne yaparsa arkasında duracakmış gibi hissettiren savcıydı. Minnettardı Chan ona. Her konuda.
"Şimdiye kadar bunu neden birine söylemedin ki?" dedi Seungmin ancak sonra kendi sorusunun absürtlüğüne güldü. Nasıl söyleyebilirdi ki? Dosyayı savcılık bilerek kapatmıştı, üstelik Seungmin'le tam da bu yüzden yıllarca kanlı bıçaklıydılar. "Yanımda kimse yoktu." dedi Chan. Bununla birlikte Seungmin'in yüzündeki elini tutmuş ve aşağı indirmişti. "Şimdiyse sen varsın." dedi. "Seul'un en iyi savcısı." diye devam ettiğinde Seungmin güldü. "Aferin, öğreniyorsun."
Üzüntülü ortam böylelikle dağıldığında Seungmin, davayı tekrar açmak için gerekli belgeleri hazırlarken Chan da ona elinden geldiğince yardımcı olmuştu. O akşamı huzurla birlikte geçirdikten sonra sabah olduğunda ise ikisi de işe gitmek için hazırlanıyordu.
"Abinin otopsisini yapan doktoru hatırlıyor musun?" diye sordu Seungmin asansördelerken. Chan onu başıyla onayladığında ise devam etti. "Güvenilir olduğunu düşünüyor musun peki? Mezarı tekrar açtırıp kalanlarla yeni bir otopsi talebinde bulunabilirim. Ne çıkar bilmiyorum ama denemek istersen bana söyle."
Gazeteci bir süre sessiz kaldı. Asansörün aşağıya vardığını belli eden ding sesi geldiğinde beraber indiler asansörden. Kendi arabasına gitmeden önce Chan Seungmin'i kolundan tutarak durdurmuştu. "Talebi iste. Artık hiçbir şeyi göz ardı etmek istemiyorum." dediğinde Savcı gülümseyerek onu başıyla onayladı. "Davayı açtıktan sonra Jisung'la konuşup otopsiyi onun yapmasını isteyeceğim."
Gazeteci memnuniyetle dudaklarını birbirine bastırdı. Cesedin çoğu çoktan çürümüştü büyük ihtimalle. O yüzden buradan yeni bir şey çıkar mıydı emin değildi. Yine de abisi için elinden geleni yapmak istiyordu. "Bugün manşetlere düşeceksin." dedi Chan konuyu değiştirip. "Başsavcının sorun çıkaracağına eminim."
"Merak etme." Seungmin kaşlarını çattı. Zaten en başından beri planladığı şeyi direkt olarak söyledi. "Ona da dava açacağım. Bu olayı örtbas etmemi isteyen oydu. Götünü kurtarmaya çalışırken beni işimden çıkaramaz. Çıkarsa bile halktan büyük tepki alacağına eminim. Kendi kendini yakmış olur."
En başından beri böyle düşünüyordu Seungmin. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar planlamıştı. Hatta Chan'ın abisinin katilini bulmaktan ziyade kozlarını başsavcının üzerine oynayacaktı. Çünkü katilin kim olduğunu eskiden tahmin etmiş olsa da bunu kanıtlayabilecek tek kişi oydu. Başsavcıyı köşeye sıkıştırıp onu da, koruduğu milletvekilini de hapse tıkacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Law with Passion/Seungchan
Fanfiction"Ne?" Gazeteci duyduğu şeyin şokunu üzerinden çabuk atarak ofisine giren savcının peşinden ilerledi. "Ne demek dava kapandı?!" Odaya girip savcının bileğini kavrayarak kendisine bakmasını sağladı. "Bir şey söylesene!" diye gürledi. "Uzatma." dedi...