225 oy, 300 yorum ♡♡
***
Seo Changbin.
Nam-ı diğer bela. Emniyette başkomiserden sonra birisinin lafı geçiyorsa bu o oluyordu. İnsanı baktıkça tırstıran bir görüntüsü vardı çünkü genelde suçlulara ve olaylara yaklaşımı polis yöntemlerinden bir tık (!) farklı oluyordu.
Şimdi, saat gece yarısını geçmişken koltuğunda oturmuş, ayaklarını da masasına uzatıp çaprazlamıştı. Emniyete yeni giren Minho arkadaşına gülerken Changbin sarı saçlarının aksine simsiyah giyinmiş hatta kombinini siyah botuyla tamamlamıştı.
Masaya yasladığı dirseği, parmak uçları şakaklarında bir yandan ifadeyi incelerken ara sıra da kafasını kaldırıp nezarete attığı ikiliyi kontrol ediyordu.
"Seo Changbin," dedi Seungmin parmaklıklara yaklaşıp. Gözleri saniyelik olarak elinde dosyalarla onlara doğru yürüyen başkomisere gitmiş ve ondan alınıp geri karşısındaki komisere dikmişti. Savcı derin bir nefes verdi söyleyeceği şeyden vazgeçip. "Bir tane mi akıllı beni bulmaz ya, bir tane mi!"
Komisere döndü. "Açsana şurayı!"
"Hâlâ kuralları çiğniyorsun Savcı," dedi Changbin sanki bir gazete okuyormuş rahatlığında gözlerini ifadelerden çekmeden. "Siz ikiniz, buranın emniyet olduğunu unutmuşsunuz. Sabaha kadar oradasınız."
"Ya," dedi Chan da aynı Seungmin gibi demirlere yaklaşıp. Başını boşluktan geçirmeyi denese de geçmeyeceğini anlamış, komisere bakmıştı. "Bari beni bununla aynı ortama koymasaydınız, öldürür bu beni! Komiserim!"
"Gel, gel, öldüreceğim seni!"
Savcı, direkt yanındaki gazeteciye doğru yürüdüğünde Chan gözlerini kısmış, Changbin oflayıp ifadeleri masaya bırakmıştı. Yüzünü sıvazlayarak karşısındaki ikiliyi izledi.
"Yaklaşmayın!" dedi Chan, yere oturmak için ceketini çıkarttı. "Uyuyacağım, ölürsem bunun sorumlusu sizsiniz komiserim!"
"Yok," dedi Savcı, ellerini sarı saçlarından geçirdi. "Yok ben delireceğim, Bang Chan! Beni sinir ediyorsun."
Chan oturmaktan vazgeçip derin bir nefes vererek elindeki ceketi yere fırlatmış ve hızla ilerleyip Savcı'nın karşısına geçmişti. "Derdiniz ne sizin benimle," diye sordu sinirle. "Ne oldu Savcı'm, atlatamadığınız bir şeyler mi var?"
Yaptığı ima ile Seungmin yutkundu, gözle görülür duraksaması yüzünden Minho ve Changbin kaşlarını çatarken Chan nefret dolu bir gülüş bıraktı. "Ama unutmayın," dedi. "Çünkü malum siz çabuk unutursunuz... Bu hikayede nefret besleyen kişi benim, siz değil."
Nefesi dudaklarına vururken Seungmin bu mesafeyi arttırdı, yüzünü buruşturdu. "Pislik herifin tekisin."
"Ne tesadüf..." dedi Chan yere oturup. "Ben de aynı şeyi sizin için düşünüyordum."
O kollarını göğsünde birleştirip başını duvara yasladığında Seungmin birkaç saniye ona baktı ardından da göz devirip parmaklıklara doğru ilerledi. Changbin'e küfür edip gözlerini saate dikmiş, oflamıştı.
Saati takip edip vaktin geçmesini beklerken neredeyse bir saat sonra "Savcı'm," diye ensesinden gelen sesle ürpererek hızla arkasını döndü, sanki bir saat önce kavga etmemişler gibi Chan ona bakıyordu.
"Ne var?"
"Ben çok sıkıldım ya, ifade isteseniz vermezler mi acaba?" Kendini işaret etti. "E engin tecrübelerimle size yardım edebilirim, iznim de var."
Aslında Seungmin de ifadelere burada bakmayı düşünüyordu, boş boş durmak mantıklı gelmiyordu. Birkaç saniye sadece karşısındaki adama bakmış sonra da dosyaları inceleyen ekibe dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Law with Passion/Seungchan
Fanfiction"Ne?" Gazeteci duyduğu şeyin şokunu üzerinden çabuk atarak ofisine giren savcının peşinden ilerledi. "Ne demek dava kapandı?!" Odaya girip savcının bileğini kavrayarak kendisine bakmasını sağladı. "Bir şey söylesene!" diye gürledi. "Uzatma." dedi...