225 oy, 300 yorum 🚨
Hastanenin bahçesinde hızlı adımlarla arabasının önüne vardı Savcı. Ceketinin cebinden telefonunu çıkarıp kulağına götürdü ve telefonun açılmasını beklerken sağ ayağıyla yere ritim tutmaya başladı.
"Efendim Savcı'm?" Stajyerin uykulu sesi duyulurken Seungmin kaşlarını çattı. "Joyeon bana acil olarak Diamond şirketi CEO'sunun eşinin bilgelerini gönder. Her şeyi gönderdiğinden emin ol. Hobilerinden, günlük rutinine kadar."
"Tamamdır Savcı'm. Hemen hallediyorum." Cümlesini duyduktan sonra telefonu kapatıp hemen önündeki arabasına bindi Seungmin. Arabayı çalıştırdıktan sonra saate baktı. "06.35" Belediye başkanının eşinin sorgusuna yetişmek için yeterli zamanı vardı. Bu yüzden önce eve gitmeye karar verdi ve sol şerite geçerek hızlandı.
Çok geçmeden eve vardığında ilk olarak üzerini çıkarıp güzel bir duş almıştı. Daha sonrasında saçlarını kurutmuş, yapması gereken bakımları yapıp kendine kahvaltı hazırlamıştı. Tüm bunlar sorguya yetişmesi için gereken zamanı azaltırken ada tezgahına kurduğu sofranın başına oturmuş ve ileride, salondaki televizyonu açarak kanallarda gezinmişti.
"Baş şüpheli olan belediye başkanının ifadesinde polis yeterli açıklamayı duyamadı. Bugün sabah saat dokuz sularında Eşi Lim Seulhe ifadesi alınmak üzere karakola gelecek." Gözleri Chan'ın ekranda oldukça ciddi duran suratında gezdiğinde alayla güldü. Bu mesleğin ona yakıştığını kabul etti. "Savcılık, cinayet şüphesi taşıyan herkesi..." Gazeteci konuşmaya devam ettiğinde Seungmin duraksadı. Chan'ın gözlerini bu şekilde uzaktan gördüğünde o bakışlardaki yarım kalmış burukluk daha belirgindi. Aklı eskilere giderken elindeki kumandayı sıktı.
Bu sırada telefonuna gelen bildirim sesi onu transtan çıkarmıştı sanki. Televizyonu kapatıp telefonunu eline aldığında Joyeon'dan gelen bir mail olduğunu gördü. Ağzına bir parça tofu atarken maile girdi ve önüne dökülen yazıları okumaya başladı. İsim, yaş gibi genel bilgileri geçip aşağı indiğinde ise gülümsemesine engel olamamıştı. "Bingo." dedi, gözleri kadının düzenli olarak gittiği falcı listesinde gezinirken.
Hemen ardından bakışları ekranın üstündeki saate kaymış ve ağzına son birkaç lokma bir şey daha atıp kalkmıştı. Tezgahı temizleyip odasına çıktı ve kıyafetlerini giydi. Üzerine kahverengi bir gömlek altına ise siyah kumaş bir pantolon giymişti. Siyah ceketini ve alması gereken eşyaları alıp evden çıktı. Arabasına binerek karakola sürmeye başladı. Bir yandan da kafasından plan kuruyordu. Ünlü CEO, ifadesinde karısından bahsetmediği için onu sorguya çağıramamışlardı. Bu yüzden Savcı, kendi halletmeliydi.
Düşünürken karakola varmış ve arabasını bahçeye park ettikten sonra inmişti. Hızlı adımlarla karakola girdiğinde, onu kapıda bekleyen stajyeri yanında yerini aldı. "Kahveniz." dedi, elindeki karton bardağı uzatırken. Seungmin bardağı aldıktan sonra kahveden bir yudum aldı.
O sırada koridordan geçen Başkomiser, Savcı'yı görmesiyle durdu. "Sorgu odası?" dedi sarışın savcı. Minho eliyle Seungmin'in arkasında bir kapıyı işaret ettiğinde üçü birden oraya doğru yürüdüler ve içeri girdiler. Şimdilik sadece camın arkasında bekliyorlardı. Seungmin, gördüğü bedenle kaşlarını çattı. Çünkü karşısında oturan kadın oldukça zayıf biriydi. Ellerini masanın altında birleştirdiğinden savcı şimdilik bunu görememişti ama birazdan içeri gireceğinden çok üstünde durmadı. "Lim Seulhe bu mu?" dedi bir kez daha teyit etmek istercesine. Başkomiserden bir baş sallaması kazanmıştı.
Çok geçmeden sorgu için içeri girdiler. Seungmin kadının karşısına oturdu. "Merhaba Bayan Lim." dedi. Kadın ona "Merhaba." diye cevap verdiğinde beklemeden sorguya başladı. Zaten çok uzun sürmeyen sorgu Seungmin'in kısa sorularıyla hızlı son bulurken savcı ayaklandı. Kadın, ellerini hala masanın altında tutuyordu bu yüzden Seungmin gülümseyerek sağ elini kadına uzattı. "İşbirliğiniz için teşekkür ederiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Law with Passion/Seungchan
Fanfiction"Ne?" Gazeteci duyduğu şeyin şokunu üzerinden çabuk atarak ofisine giren savcının peşinden ilerledi. "Ne demek dava kapandı?!" Odaya girip savcının bileğini kavrayarak kendisine bakmasını sağladı. "Bir şey söylesene!" diye gürledi. "Uzatma." dedi...