240 oy 350 yorum ✨
"Savcı'm?"
"Savcı'm? Uyanın!"
Omzunda hissettiği dokunuşlar ve beraberinde getirdiği sarsıntılarla uyandı Seungmin. Koluna yasladığı kafasını kaldırıp karşısındaki stajyerine baktı. Ne var ki Joyeon onun yüzünü gördüğünde dehşete kapılmış gibi bir surat ifadesine bürünmüştü. "Savcı'm iyi misiniz?" diye sorduğunda Seungmin ofladı.
Oturduğu sandalyede doğrulup tutulan sırtını gevşetmek amacıyla esnedikten sonra elleriyle ağrıyan gözlerini ovdu. "Saat kaç?" diye sordu stajyerine. Joyeon hemen kolundaki saate baktı. "04.32" dedi. "Yeni bir cinayet ihbarı gelmiş. Onun için uyandırdım sizi."
Savcı, başıyla onu onaylarken henüz hava aydınlanmaya başlamamış olsa da masasının çekmecesinde duran güneş gözlüklerini taktı ve üzerinde uyuduğu dağılan kağıtları toparlayıp kaldırdı. Görmese bile gözlerinin şiş olduğunu hissediyordu. Dün akşam; gazeteciyle ettiği kavgadan sonra ofisine gelmiş kilitli çekmecesinde sakladığı, tam yedi yıl öncesi yaşanan olayın ifadelerini kim bilir kaçıncı kez incelerken ağlamaya başlamıştı. Böyle uyandığına göre dün ağlarken uyuyakalmış olmalıydı.
"Konumu aldın mı?" diye sordu ayaklanırken. Gözlüklerini düzeltip stajyerinin ona uzattığı kahveden bir yudum aldıktan sonra geri verdi ve ceketini üzerine geçirerek ofisten çıktı. "Aldım Savcı'm." Joyeon, elindeki kahveyi dökmemeye çalışırken cevaplamıştı onu. Birlikte arabaya bindiler, Seungmin motoru çalıştırıp stajyerinin açtığı konuma baktı. Pek işlek bir caddeye benzemiyordu. Karanlıkta güneş gözlüğü taktığı için Joyeon ona kınar bakışlarını gönderse de bu Seungmin'in işini engelliyor gibi gözükmüyordu.
Yarım saatlik bir yolculuğun ardından vardıkları ara sokağın kenarına park etti arabayı. Az ilerde polis arabalarının yanan kırmızı-mavi ışıklarını ve olay yerindeki sokak lambalarını kullanarak çekilen fosforlu sarı şeritleri görüyordu. Hızlı adımlarla ilerledi ve her zamanki tanıdık bedenlerin arasına karıştı. "Neymiş?" diye sorduğunda Başkomiser kaşlarını çatarak ona dönmüştü. "Güneş gözlüğü ne alaka?"
"Sorma Minho, cinayeti anlat."
Hyunjin, boğazını temizleyip başkomiserinin yerine anlatmaya başladı. "Seri katil olduğunu düşünüyoruz." demesiyle Joyeon Seungmin'e yaklaşmıştı. "Ne!? Seri mi katil!?"
Seungmin, koluna yapışan stajyerine karşı sabır diledi ve tekrar polise döndü. "Yoksa..." dedi tereddütle. Minho onu başıyla onayladı. "Evet, iki ay önce Donam-Dong'da işlenen cinayet tarzıyla aynı. Eh, faili bulamamıştık."Savcının kaşları çatıldı. "Ceset?" diye sorduğunda başkomiser derin bir nefes verip kaşlarıyla ileriyi işaret etti. Seungmin o tarafa döndüğünde sokağın ortasındaki büyük, yuvarlak rögar kapağının açık olduğunu gördü. Etrafında ise olay yeri inceleme ekipleri geziniyordu. "Kanalizasyonda." diye kendi kendine konuştuğunda Minho onu onayladı. Seungmin derin bir nefes verip koruyucu kıyafetler istedi. Cesedi görmeliydi.
Onun üzerini giyindiği sırada ortamda o gün için farklı bir ses duyuldu. "Seri katil dediler, geldik." Ani girişi yüzünden Joyeon korktuğu için kalbini tutmuş, ağlamaklı bir surat ifadesiyle Hyunjin ve Minho'ya yanaşmıştı.
Seungmin gazetecinin yüzüne bile bakmazken Chan ise onun suratındaki absürt duran güneş gözlüğüne gülüyordu. "Savcı'm? Geceleri uyumaya uyumaya artık gün kavramını karıştırmaya mı başladınız?" diye takılsa da bir cevap alamaması gülüşünü soldurdu.Seungmin, eline eldivenlerini de giydikten sonra Jisung'ın peşinden ilerleyip kanalizasyonun önüne geldi. İçerideki ekip üyeleri tek tek dışarı çıktığında arkadaşının peşinden oldukça kötü kokan yere inmeye başladı. Bir yere dokunmadan önce gözlüklerini saçının tepesine çıkarıp koruyucu kıyafetinin şapkasını örttü. Onun şiş suratını ve kızaran gözlerini gördüğünde Jisung sormadan duramamıştı. "Ağladın mı sen?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Law with Passion/Seungchan
Fanfiction"Ne?" Gazeteci duyduğu şeyin şokunu üzerinden çabuk atarak ofisine giren savcının peşinden ilerledi. "Ne demek dava kapandı?!" Odaya girip savcının bileğini kavrayarak kendisine bakmasını sağladı. "Bir şey söylesene!" diye gürledi. "Uzatma." dedi...