200 oy, 250 yorumm ⭑
***
Seul'deki Emniyet binasında Seungmin'in Başsavcı dahil olmak üzere sevmediği çok kişi vardı, işinde gerçekten başarılı kişiler olmasa hepsi de birbirinin önünü kesebilirdi fakat başarı onları engelliyordu.
Cinayet Büro'da Başkomiser olan Lee Minho da Seungmin'in anlaşamadığı kişiler içerisindeydi, gazetecinin yüzüne sokarcasına uzattığı kağıtla refleksle gözleri kapanmış, derin bir nefes vermiş ardından da Chan'ın elini tutup yüzünü kapatan kağıdı indirmişti.
"Sakinim," diye kendine komut verdikten sonra gözlerini yanında yüzünde kocaman gülümsemesiyle ona bakan adama çevirdi büyük bir ciddiyetle. "Orada," dedi bastırarak. "İşime karışırsan seni o toprağa gömerim."
"Savcı'm çok korkutucusunuz biliyorsunuz değil mi?" dedi Chan genelde kıvırcık, fakat bugün ekstra özenli olan saçlarından elini geçirerek. "O günkü sizle hiç bağdaştıramadım cümlenizi, pembe takımla falan..."
Lafının sonunda doğru kendini tutamadan güldüğünde Seungmin önüne döndü, bu yayıncının dilinden kurtulamayacağını biliyordu. "Kesinlikle öldüreceğim seni."
Arabaya sonunda binen Joyeon duyduğu şeyle duraksadı. "Ne?"
Arka koltukta hemen ortaya kaymış, başını öne uzatmıştı. Joyeon yetmezmiş gibi bir de üstüne Chan gelirken Seungmin kafasını sallayıp arabayı çalıştırdı ve ormana doğru sürmeye başladı.
O hiç konuşmadan sadece yola odaklanmışken hemen yanında oturan Chan, elindeki belgeleri okuyup sesli düşünüyordu. "Savcı'm," dedi Seungmin'e bakarak.
Ona cevap vermeyen Savcı ile göz devirip cümlesine devam etti. "Bence annede bir şeyler var."
"Bu zaten belli."
"Hayır," dedi reddedip. "Öyle değil, kafamı kurcalıyor bir şey. Şimdi bir anne bir çocuğunun ölümüne göz yumuyor, bir oğlunu cinayetten yalan ifade vererek kurtarırken diğer çocuğunu öne atıyor. Neden?"
Trafik ışıklarında Seungmin yavaşlarken duraksayıp gözlerini ona çevirmişti, Joyeon ikisini merakla dinlerken Savcı yolu kontrol edip Chan'ın elindeki kağıtları aldı. Hızla bir göz atmış, gazetecinin dikkat çeken yerleri kalemle çizip ok çıkararak bir şeyler yazdığını fark etmişti.
Kağıdı ona geri verirken yola koyuldu. Kafa salladı. "Bunu bilsek zaten şu an bunlarla uğraşıyor olmazdık."
"İkinci bir sorgu emri getirebilir misiniz?"
"Evet," deyip dağlık yola girdi. Bu zaten aklındaydı fakat önce gerekli kanıtlara, itiraz dahi edilemeyecek delillere ihtiyacı vardı Seungmin'in. İşinde ihtimal değil, net sonuçlarla yürümeyi tercih etmişti bunca zaman ve hâlâ da öyleydi.
Olay yeri incelemeye ait sarı şeritler sonunda görüş açısına girdiğinde arabayı park edip eline eldivenleri geçirmiş, yanına gelen ikiliye bakmıştı. "İkiniz de benden bağımsız hareket etmiyorsunuz."
"Ben de mi?" diyen Chan'a kafa salladı. "Özellikle sen."
Gazeteci göz devirdi.
Üçü şeritleri kaldırıp belirli bölgeye girmişler, Seungmin hâlâ kazılı olan toprağa bakıp çukurun yanında durmuştu hafifçe yere çökerek. Gözlerini kıstı.
"Bir seksen var," dedi üstünkörü gözleriyle ölçüp. "Hwang Yeol'un boyu ise bir yetmiş. Kardeş Hwang Seung Ho ise bir doksan. Teorik olarak bakınca Seung Ho daha uygun burası için fakat mantığa yatmayan bir şeyler var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Law with Passion/Seungchan
Fanfiction"Ne?" Gazeteci duyduğu şeyin şokunu üzerinden çabuk atarak ofisine giren savcının peşinden ilerledi. "Ne demek dava kapandı?!" Odaya girip savcının bileğini kavrayarak kendisine bakmasını sağladı. "Bir şey söylesene!" diye gürledi. "Uzatma." dedi...