285 oy, 450 yorumm
—
Kulaklarını dolduran rahatsız melodiyle gözlerini açtı savcı. Sol elini komodinin üzerine atarak çalmakta olan telefonunu cevapladı ve yatakta doğruldu. "Efendim?"
Onun uyanmasıyla hemen yanında uyuyakalan gazeteci de gözlerini ovarak kalkmıştı. Seungmin telefona dikkatini verirken Chan ise saatin kaç olduğunu kontrol ediyordu. İkisi de uyandıklarında birbirlerine sarılıyor oldukları gerçeğini şimdilik görmezden geleceklerdi.
"Savcım, Kim Ji Wong'un ifadesini aldık. Karakola gelseniz iyi olur."
"Tamam." dedi Seungmin sadece. Ayaklanan Chan'a bakıyordu. Telefonu kapatıp yerine koyduğunda ise yataktan kalktı. Banyosuna doğru ilerlerken gazeteci de sol eliyle ensesini kaşıyarak onu aşağıda bekleyeceğini söyledi.
Seungmin, banyoya girip musluktan akan soğuk suyla elini yüzünü yıkadı önce. Ellerini lavabonun kenarına yaslayıp derin bir nefes verdi. Suratından lavaboya damlayan sular, sessiz yerde yankı yaparken uyumadan önce olanlar aklına doluştu.
Yorulmuştu tabii. En çok o yorulmuştu. Yedi yıl önce engel olamadığı sonuç omuzlarında her geçen gün ağırlaşan bir yük haline gelirken bunu hatırlamak istemediği için kendini işine veriyordu. Ancak nafileydi, her gün onunla olan gazeteci beyninin karanlık ve tozlu köşelerine sakladığı anıları taze tutuyordu.
Yalan söylemeyecekti, onun yanında ağlamak iyi gelmişti. Bugüne kadar duygularını köreltmek için delicesine uğraşsa da gazeteci derindekilere ulaşmak için o kuru toprağı güzelce kazıyordu. Bu da Seungmin'i korkutuyordu. Onu görmek istememesinin sebebi de buydu. Korkuyordu.
Ne var ki yapabileceği tek şey yine ve yine kendi omuzlarına baskı kurmaktı. Chan pes etmiyorsa Seungmin de daha derine gömerdi o zaman. En azından deneyecekti.Banyodaki işini bitirdiğinde odasına geçti ve üzerini değiştirdi hızla. Altına her zamanki siyah kumaş pantolonlarından birini giymişti. Üzerine ise gri renkli bol bir kazak. Siyah ceketini ve gözlüklerini de aldıktan sonra hazırdı. Aşağıya indiğinde Chan'ı elinde birkaç kağıtla buldu. Yayıncı onu görünce kağıtları poşet dosyanın içine geri koydu. "Önceki ifadeler." dedi açıklayarak. Daha sonra birlikte çıkmışlardı evden.
Savcının hızlı adımları gazetecenin gri renkli arabasına geldiklerini anladığında yavaşladı. Chan, "Senin araban karakolda kaldı." diyerek onu aydınlatırken arabaya bindi. Seungmin de sesini çıkarmadan yolcu koltuğuna oturmuştu. Karakola kısa sürede vardıklarında ise hızlı adımlarla içeri ilerlediler.
"Ah, geldin mi?" dedi sarı saçlı komiser. Tekrar önüne dönüp masasındaki birkaç dosyanın ardında saklanan kağıtları çıkardı.
"Bakalım şu ifadeye." Seungmin, Hyunjin'in ona uzattığı kağıtları alıp komiserin masasının önündeki sandalyelerden birine atmıştı bedenini. Sessizliğe gömüldü ve elindeki Kim Ji Wong'un ifadesini okumaya başladı. Bu sırada Hyunjin sıkıntıyla yüzünü ovmuştu. "Dünkü cinayet sırasında Kim Ji Wong, arkadaşlarıyla birlikte Seul'un dışındaki bir dağ evindeymiş. Bu yüzden onu bulmamız uzun sürdü, kameralardan da onayladık."
Chan oflarken savcı, komiserin cümleleriyle kaşlarını çatsa da ifadeyi okumayı sürdürdü.
Bir süre sonra "Bu da ne demek şimdi?" dediğinde gazeteci onun arkasından eğilip kağıda dikti gözlerini. Seungmin de çocuğun ifadesinde dikkatini çeken cümleyi sesli okudu.
"'Bu kız hasta. Hem de kafadan hasta, zaten tedavi alıyordu.' Hyunjin, ailesinin ifadesini almamış mıydık o zaman? Kimse bunun hakkında bir şey söylemedi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Law with Passion/Seungchan
Fanfiction"Ne?" Gazeteci duyduğu şeyin şokunu üzerinden çabuk atarak ofisine giren savcının peşinden ilerledi. "Ne demek dava kapandı?!" Odaya girip savcının bileğini kavrayarak kendisine bakmasını sağladı. "Bir şey söylesene!" diye gürledi. "Uzatma." dedi...