2.0

2.7K 446 721
                                    

325 oy 525 yorummm

"Başkomiserim."

Arkasından gelen tok sesle birlikte önünde kamyonun son görüldüğü yerdeki görüntüleri incelediği monitörden kafasını kaldırdı Minho. Böylelikle Hyunjin tekrar aralamıştı dudaklarını. "Park Jongdae ve Kim Minho, sorgu için savcılığa getirilmişler." dediğinde Minho oturduğu sandalyeden kalkarak genel olarak kahve paketleri ve kağıtlarla kaplı masanın üzerinde duran araba anahtarlarını aldı. "Gidelim o halde."

Savcılığın kapısından içeri girdikleri anda yüzüne vuran sıcak havayla yürürken başını hafifçe öne eğip tekrar kaldırdı başkomiser. Sorgu odasının demir kapısı onun için açılırken sakince içeri geçti ve kameralarda bilmem kaç kez izlediği görüntünün canlı olarak karşısında oynamasını bekledi. Seungmin olmadığı için sorguyu resmiyette Joyeon yapacaktı. Minho ise ona yardımcı olmak için sandalyeye oturdu. Geriye yaslanıp bacaklarını rahat bir şekilde açtı ve önünde saçları ıslak bir şekilde geriye taranmış, giydiği siyah gömleğin açık düğmeleri arasından gümüş bir zincir uzanan, kaşları çatık adama baktı.

Masanın üzerindeki kamera görüntüsü fotoğrafını rahat bir şekilde adamın önüne attığında Joyeon boğazını temizledi. "Kim Minho-sshi." Başkomiserin attığı fotoğrafı parmaklarıyla adama doğru çevirdi. "Dün gece saat 02.23'te kameralara yakalanan bir görüntünüz. Park Soojun'un yanına neden gittiniz?"

Stajyer soruyu sorduğunda orta yaşlı adam bıkkın bir nefes verdi. Yanında oturan avukatına bir bakış attıktan sonra gözlerini gereğinden fazla açarak öne doğru eğilmişti. "İşimi yapıyordum sadece." Joyeon, adamın bu duygusuz bakışlarından tüylerinin diken diken olduğunu hissederken Minho yerinde doğrulup hafifçe gülmüştü. "İşin, insanları kaçırıp onların bedenlerinden para kazanmak mı?" diye sordu. Bu cümlenin üzerine adamın bakışlarında beliren öfkeyi yalnızca Minho görebiliyordu.

"Hayır, hayır başkomiser." dedi ellerini masanın üzerinde birleştirip. Daha sonra işaret parmağıyla resmi gösterdi. "Park Soojun, ah o serseri. Onun yüzünden buradayım şimdi. Patronum onu gidip almam ve eve bırakmamı söyledi. Ben de dediğini yaptım."

Adam cümlesini bitirdiğinde Minho'nun kulağındaki kulaklıktan birkaç cızırtı geldi. "Komiserim, kamyoneti bulamadık. Kör bir nokta bulup kaçmış olmalı." Odanın dışından Hyunjin'in sesi kulaklıkta yankılandığında Başkomiser sinirle yanağının içini ısırdı ve sertçe kulaklığı çekip çıkardı. Derin bir nefes verip başka bir fotoğrafı attı adamın önüne. "Madem suçlu değilsin," dedi. "Bu kamyonet nerede? O halde onu da aramama izin verirsin."

Adam birkaç saniye sessiz kalıp önündeki fotoğrafı inceledi, daha sonrasında omuz silkti. "Tabii arayın başkomiserim ancak yerini bilmiyorum."
Minho sabırlı bir insan değildi. Elini masaya vurup ayaklandı, belli ki bu adamdan bir laf alamayacaktı. Bu sorgu odasından çıkıp hemen yan taraftakine geçti ve bu sefer vakit kaybetmeden yaşlı adamın karşısına oturdu. "Kamyonet nerede?" diye sordu direkt olarak.

Ak saçlı ve diğerine göre nispeten daha düzgün giyinmiş adam krem rengi ceketini düzeltti. "Ne kamyoneti?" diye sorduğunda Minho derin bir nefes verip kamyonetin son görüldüğü kameradan alınmış bir fotoğrafını bıraktı adamın önüne. "Haa, bu kamyonet." dedi adam sanki bilmiyormuş gibi. Daha sonra dudaklarını büzüp biraz düşünürmüş gibi yapmıştı. Başkomiserin siyah botlarından çıkan ritmik ses, odanın kasvetini artırdı. "Diğer kamyonetler gibi fabrikamıza gitmiş olmalı."

"Bir yazılım şirketinin ne fabrikası olabilir?" Minho tek kaşını kaldırıp delici bakışlarını adamın üzerine dikti. Adam dudaklarını araladı cevap vermek üzere ancak hemen sonra onun konuşmasına izin vermeyerek devam etmişti başkomiser. "Ah, doğru. Şu alt katında yasadışı kumar döndürüp organ ticareti yaptığınız restoranın balıkları içindir değil mi?"

Law with Passion/SeungchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin