Aşkın Akıntısı
Çolpan bike sinirle ayaklarını yere vurdu. Dağ alpleriyle birlikte dağın arkasındaki nehri takip etmek istiyordu. Oranın Dağ için yeni tarım arazilerine sahip olacağını düşünüyordu. Fakat babası her fırsatta bu duruma kızıyor ve sert tepkiler veriyordu. Tılsım Gök'ten geldiğinde ona da açmıştı bu durumu. Tılsım da sert tepki vermişti. "Artık bu işi bırakasın, babamı da beni de gönül yorgunluğundan hasta edeceksin! Bir kez bizi dinleyesin." demiş ve konuşma fırsatı bile vermemişti. "Neden böyle yapar durursunuz anlamam ki!" Tilbe ile Dağ'ın içinde öfkeyle yürürken Kün Ata'nın onu uzaktan izlediğini gördü. Kün Ata'ya doğru yürümeye başladığında anlamıştı adam bir fırtına geliyordu.
"Neden benim dağın ötesine geçmeme izin vermezler! Anlatasın Kün Ata"
"Bana neyi bildiğimi mi sorarsın yoksa gerçeği mi öğrenmek istersin."
Çolpan gözlerini dikti adama. Neyi bilmek isterdi o da pek bilmezdi. Yutkundu. "Gerçeği."
"Gerçeği benim anlatmam, doğru olmaz Çolpan bike." Arkasını döndü ve şifalı otlarıyla ilgilenmeye başladı. Çolpan ayağa kalkıp hızla kapıya gitmişti ki, durdu aniden. "Peki ne bildiğini sorsam? Verecek cevabın var mıdır?" Kün Ata'nın ağır ağır başını salladığını görünce kalktığı yere tekrar oturdu.
"Çok bahar önce güzeller güzeli bir dağ kızı varmış. Senin gibi nehirlerin ötesine gitmek istermiş. İçi içine sığmaz, koşar durur, merak edermiş. Bir gün kimseden habersiz nehrin ötesine gitmeye karar vermiş. Nehrin ötesine doğru ilerlerken bir akıntı çıkmış karşısına. Akıntı da bu güzeller güzelini götürmüş, götürmüşlüğü ile de kalmamış arkasında iki çocuk ve bir eş bırakmış."
"Bu hikayeyi hiç duymadım. Sadece nehrin ötesine geçmeyeceksin dediler." Düşünmeye başladı Çolpan. "Peki, iki çocuk ve eş kim?"
"İşte onu senin bulman lazım." Çolpan nefesini sakince vermeye çalıştı. "Neden her şeyi tek sefer de öğrenemeyiz?"
"O zaman senelerce saklanan sırrı bulmak çok kolay olurdu, bikem. Saklanmış ki, bir sebebi varmış. Sen sebebi mi öğrenmek istersin yoksa yola çıkacak sırrı mı?"
Çolpan ne bilmesi gerektiğini bilmeden kendini otağı dışına attığında aklına tekrar gelmiş. İki çocuk ve bir eş. Kimdi bunlar? Tam o sırada Evren'in bir gök alpi ile tartıştığını gördü. Evren gibi sakin bir insanı kim delirtmiş olabilirdi ki?
"Dur!" diye bağırdı. "Durasınız! Durun!" Sinirle ilerledi Çolpan. "EVREN!" diye bağırdı. Evren alp candaşının sesini duyduğunda duruldu. Karşısındaki gök alpi de durulmuştu. "Ne edersiniz siz burada?"
Ayaklarını yere vurmaya başladı. Kimse konuşmayınca "Aydı!" diye bağırdı. "Gökbenbaşı ile dağbanbaşı bir anda birbirine girdi." dedi dağbanlardan biri. Dağbanbaşı Evren bakıyordu sadece Çolpan'a. Gökbenbaşına baktı Çolpan. "Ne oldu?"
"Yemek sırasında sizin dağbanbaşınız adaletsiz dağıtır, dağ bikesi. Siz de gelene hoşgörü ve adalet yok mudur?"
"Benim dağımda hoşgörü ve adalette vardır, Evren alp anlatasın."
"Gökbenbaşı sabahtan beri gergin gezmekte, bulduğu ilk bahaneyle de bana saldırdı." Gökbenbaşının gözlerine baktı. "Cevabını da aldı."
"Buradan bakınca ikiniz de cevabınızı almış gibi duruyorsunuz. Ne derdiniz var bilmem ama ablam Tılsım'ın canını sıkan bir şey olursa sizden bilirim!"
Çolpan arkasını döndüğünde tekrar seslendi. "Evren peşimden gel!" Otağın önünde bekledi Evren'i. "Ne olurdu anlat, hemen."
"Gereksiz gökben siniridir işte, bikem. Sen neden böyle sinirlisin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çolpan ve Saltuk
Fiksi PenggemarDestan dizisi karakteri olan Çolpan ve Saltuk'a yazılan tek bölümlük hikayeler.