En son kahvaltıda ağlayıp rezil bir şekilde eve vardıktan sonra iki gün boyunca görüşmemiştik. Bana mesaj atınca kendimi iyi hissettim garip bir şekilde.
"Bu akşam maç var, gelir misin?"
"Bilmem, işim yoksa gelebilirim."
"İş falan olmasın. Gel."
"Kesin söz vermeyeyim ama büyük ihtimalle gelebilirim."
"Ben bilet ayarlıyorum o zaman."
"Tamam, görüşürüz."
"Görüşürüz Çiçek."
O gün ağlamakla her şeyi mahvettiğimi düşünürken onun öylesine bir mesaj atması beni şaşırttı. Beni tekrar yanında istedi, beni başkalarına göstermekten çekinmedi. İlginç duyguların rüzgarlarında sürüklenirken sıcaktan bir vaha mı görüyorum yoksa yolun sonu cidden mi deniz bilemiyorum. Ben adım atmadan birinin atabileceğine inanmadım, yalanmış. Eğer birini ne olarak olursa olsun arkadaş ya da ne olarak seviyorsan her şekilde konuşmanın bir çaresini bulursun, zaman ayırırsın ya da ona yazacak kadar cesaretin olur. İnsanlar bir kuş olmadığından elinde tutamazsın onları, onlara zaman ayırırsın. Bu daha zordur ama elini açtığın zaman bir kuşu kendi yanından gitmez hale getirmek insanı bu hale getirmekten daha zordur. Ama beni korkutan ne? Ben biliyorum. Bir insanın sanki çok yakınmış gibi yapıp her an bırakıp gidebileceği gerçeği. Bir gün o insanın arkama durup da kaçtığım yükseklikten beni aşağı itebileceği gerçeği. Bütün bunları bir anlığına bırakıp eğlenmek istedim.
Blöf yaptığım için maça hazırlanacaktım, yani hiç bir işim yoktu aslında. Tüm gün oturtup televizyon izleyecektim eğer maç olmasa.
...
Akşam saatlerine yaklaştığımızda ne giymem gerektiği hakkında pek bir şey düşünmedim. Formam hazırda vardı, onu üzerime geçirdikten sonra altına browser jeans modelinde bir pantolon giydim ama bunun diğer insanlarda duruşundan bir tık farkı boyum biraz kısa olduğu için yerleri süpürmesiydi.
Altına spor ayakkabımı giyip kendimi hazır hissettiğimde çantamı alıp çıktım. Arabaya bindiğimde maçın saatine bakmak aklıma geldi, maça daha iki saat vardı ve yetişebileceğimi düşünüyordum.
Telefonumu arabaya başladıktan sonra çok kısık bir sesle müzik açıp yola çıktım. Yola çıktıktan üç ya da dört dakika sonra telefonum çaldı.
"Alo?"
"Bana şans diler misin? Çok gerginim şu an." bunu duyduğum an gülümsedim. Onun bu halleri beni de heyecanlandırmıştı.
"Senin şansa ihtiyacın yok, sen iyi bir futbolcusun."
"Aslında sorun orada, herkes bana güveniyor ama ben-"
"Yaparsın, sen yaparsın. Yapamazsan da canın sağ olsun. Bu maç hazırlık maçları gibi bir şey galiba."
"Pek önemli değil diye geçiştirmeyeceğiz ama elbette bu maçı kaptırsak da bir şey olmaz."
"Arkadaşların da yanında, ben de birazdan yanındayım. Sakin ol."
"Geliyor musun?!" sesi gerektiğinden fazla heyecanlı çıkmıştı.
"Evet."
"Sen bizim girişte bekle, Efdal abi seni alacak tamam mı?"
"Tamam."
"Şimdi hazırlanmam lazım kapatıyorum."
"Hadi görüşürüz." arabayı sürerken bir anlığına öne bakmayı unutup gaza bastım, böyle bir şey nasıl yaptım anlamadan öndeki arabaya çarptım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Sahasında
AventuraBarlas Aşkın Akyol genç yaşında, kariyerinin zirve dönemlerini kendi ülkesinde ve kendini ait hissettiği takımda geçirmeye karar vermiştir. Gerçek sevgiyi kendi taraftarlarının gözünde gören genç adamın hayranı sanıp ilk görüşte hayranı olduğu kızın...