45+4- 9

500 60 60
                                    

Sabah uyanıp gerindikten sonra üzerime sabahlığımı alıp aşağı inmek için odadan çıktım.

Aşağı kata indiğimde iki kişinin konuşma seslerini duymakla gözlerim irileşti ve koşarak aşağı indim.

"Dede?" dedem ve Aşkın oturdukları koltuktan bana döndüler.

"Uyandın mı kara kızım? Arkadaşın gelmiş onunla oturuyorduk." dedem ne zamandan beri kendi takımından olmayan kişilerle anlaşabiliyordu?

"Hee, öyle mi? Hoş geldin."

"Hoş buldum." Aşkın gergince otururken dedem tekrardan ona döndü.

"Nerede kalmıştım ben? Heh, sen çok iyi bir çocuksun, önün de açık ama tek sorunun yanlış takımda olman." ben de bu konuşmada bir şeyler eksik diyordum ki tamam oldu.

"Efendim size saygısızlık etmek istemem ama ben futbolcu olduğum kadar koyu bir Fenerbahçe taraftarıyım. Bunun olması imkansız."

"Cesur çocuksun ama yanlışsın." Aşkın buna karşın sustu. Sanki şu an dedeme göz devirmek istediğini sezdim ama gülemedim.

"Olsun Efendim."

"Kardeşin nasıl, daha iyi mi?" dedemin ne hakkında konuştuğunu bilmiyordum, o kadar hakim değildim konuya.

"İyi olmaya çalışıyor, iyi olacak."

"İnşallah oğlum. Dualarım onunla."

"Teşekkür ederim." Aşkın bu konu açılınca morali bozulmuş gibi suratı aşırı şekilde düştü. Kardeşi vardı ve hastaydı anlaşılan.

Burnundaki sargı dururken nasıl bu kadar karizmatik durduğunu sorguluyordum. Cidden bu adam nasıl bu kadar yakışıklı ve başarılı olmayı becerebiliyordu?

"Ben dışarı çıkacağım, camiye gideceğim. Sen de şu takım işini bir düşün oğlum." dedem ayağa kalkıp giderken Aşkın bitse de gitse bakışları ile kendini sıkıyordu.

"Hayırlı ibadetler Efendim."

"Sağ ol. Görüşürüz kara kızım."

"Görüşürüz dede." dedemi yolladıktan sonra Aşkın'a döndüm.

"Deden gerçekten fanatikmiş."

"Biraz delirtti deni sanırsam."

"Estağfurullah." hâlâ deli gibi kendini kasıyordu.

"Sen niye gelmiştin bu arada?"

"Rujun odamda kalmış." ne ara düşürdüğümü bile bilmediğim rujumla bakışıp elinden aldım.

"Teşekkür ederim geri getirdiğin için. Benden bir dilek hakkın olsun öyleyse." bana bakıp gülümsedi.

"Öyleyse kolundaki künye değerli bir şey değilse onu istiyorum."

"Bunu mu? Ben bunu çok severek almıştım ama sana verebilirim."

"Çok sevdiysen gerek yok." künyeyi kolumdan çıkarıp kolunu uzatması için ona uzattım. İlk başta duraksasa da buna sevindiğini gözlerinde görebiliyordum.

"Teşekkür ederim, seviyorsan vermene gerek yoktu."

"Sende durabilir. Sorun değil." künyeyi taktıktan sonra koluna baktım. Güzel duruyordu. "Umarım sana şans getirir."

"En büyük şansım sensin, sen beni hayata bağladın, bu anlamda."

"Ya o gün ben olmasaydım? Cidden yapacak mıydın bunu?"

"Evet." kanım donmuştu, bir ölüm olacaktı eğer tüm bunlar yaşanmasaydı, biri öldürecekti kendini.

"Neden?" 

Aşk SahasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin