Süveyda'ydım ben 19 yaşında, tek hedefi üniversite sınavında ilk 3'e girmek olan o kızdım. Sırf bunun için mezuna kalmıştım. Ailem öz ailem değildi. Öz ailem beni terk etmişti ve onları merak etmiyordum. Ta ki karşıma garip, tehditkar notlar çıkana...
Hellooooooo! Nasılsınız bugün? Normalde hep kitaplara başlarken sorarlar "Hangi tarihte başladınız?" diye ama ben normal bir yazar olmadığım için bu bölümü ne zaman okuduğunuzu merak ediyorum. Çünkü bu bölüm yepyeni, temiz ama oldukça derin yaralar bırakan bir sayfa açıyoruz. Hepinizi çoook sevdiğimi unutmayın! Bölüm sonunda görüşürüz! Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın, biliyorsunuz bütün yorumlarınızı okuyorum. İyi okumalar!
Şarkılarımız: Only Love Can Hurt Like This-Paloma Faith Bana Unutmayı Anlat- Cem Adrian&Emir Can İğrek Defoluyorum- Emir Can İğrek Yine Yeni Yeniden - maNga Bi' Önemi Kalmadı- Ezgi&Erden Erdoğan Bile Bile- Aşkın Nur Yengi&Harun Kolçak
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
17. Bölüm: YİNE YENİ YENİDEN
"Belki de insan sevmeyi bilmediğinden değil, sevgisine layık biri olmadığından yalnızdır." ~Can Yücel
...
8 yıl sonra...
"Neşter," dedikten sonra elimi Alfie'ye doğru uzattım. Alfie İngiltere'de çalıştığım hastanenin ameliyat hemşirelerinden biriydi. Sınavda derece yapıp 2. olmuştum. Daha sonra Türkiye'de daha fazla kalmak istemeyip yurt dışında okumak için gerekli sınavlara girmiş ve hepsinden iyi sonuçlar alıp İngiltere'de okumuştum. 7 yıllık bir üniversite eğitimi almıştım ve şimdi istediğim mesleğe başlayalı, beyin cerrahlığı yapalı neredeyse 1 yıl oluyordu.
Artık 27 yaşıma girmiştim, 8 yıldır Meriç'i görmüyordum. İlk başlarda çok zorlansam da şimdi eskisinden daha iyiydim, onu eskisi kadar düşünüp kendimi üzmüyordum. O beni kandırmıştı, bu yola çıkarken gerçekten bana karşı bir şeyler hissetmiş miydi bunu bilmiyordum ama eğer hissettiyse de artık bensiz yaşayarak cezasını çekiyordu. Ben ise hayatıma devam ediyordum. Mutluydum, arada ablam yanıma geliyordu, bazen Ece Güney'i de yanına alıp İngiltere'ye geliyordu. Yani Meriç'in bana yaşattıkları yüzünden ve ailemin ölümünün beni etkilemesi yüzünden ani bir kararla Türkiye'de değil İngiltere'de okumam arkadaşlarımla görüşmeme engel olmuyordu. Nasıl başardıklarını hâlâ bir sır gibi saklasalar da Yağız ve Lina birbirlerine aşık olduklarını itiraf edebilmişlerdi.
Geçen ay İngiltere'ye, evime beni ziyarete geldiklerinde bana başardıklarını söylemişlerdi ve sevgililikleri o kadar komikti ki onlara gülmekten ağzım ağrımıştı. Yağız Lina'ya iğrenç espriler yaptığı zaman Lina ona taş fırlatır gibi yastık fırlatıyordu, Yağız uyuya kaldığında Lina "Ben hallederim," dedikten sonra mutfağa gidip bir bardak su aldıktan sonra Yağız'ın kafasına döküp "Her gün seni odana ben kucaklayıp taşıyamam Yağız, artık git kendin yat zıbar," dedikten sonra kolundan çekerek onu onlar için hazırladığım odaya sürüklemişti.
