-07

47 8 61
                                    

"Aşağılık veletler."

Hogwarts hademesi Gwanar'ın bize bakıp tükürürcesine söylediği bu söz, irkilmeme sebep oldu. Saat gece yarısını geçeli çok olmuş, hatta şafak sökmeye başlamıştı ve biz müdürümüz Profesör Baruchard'ın odasında, onun gelmesini bekliyorduk. Ellerimi dağılmış kumral saçlarımdan geçirerek rahatsızca kıpırdandım.

Bizi koridorda bulur bulmaz, açıklamamıza fırsat dahi vermeden buraya sürüklemişti Gwanar. Bizi yasaktan sonra yakalamış olması haricinde, bize niçin bu denli ekstrem bir öfke duyduğunu bilmiyorduk. Gerçi Gwanar, hiçbir zaman öğrencileri sevmemişti. Senelerdir tahammülsüz, huysuz, tersti. Kofti değildi ancak asasının ondan çok önceden, daha Hogwarts'ta okurken alındığıyla ilgili dedikodular duymuştum. Kanunlara karşı gelenlerin asaları alınır ve kırılırdı.

Gözlerim yavaşça arkadaşlarımın ve diğerlerinin üzerinde gezdi. Ayıcıklı, sarı pijamalarının içerisinde neye uğradığına şaşırmış Cyrus, en az yanımda duran ve başını geriye yatırmış olan kuzenim kadar uykulu bakıyordu. Cynthia'nın canı sıkkındı; durmaksızın gözünün önüne gelen saç tutamına üflüyor, saç tutamı yeniden gözünün üzerine düştüğünde ise bir daha üflüyordu. Iona, ifadesizdi. Bu durum canını sıkmışsa dahi kendini duygularından -genellikle- kolaylıkla arındırabilirdi o. Bununla ilgili birçok kitap okumuştu.

"Güney kulesindeki koridoru da siz patlattınız, değil mi?"

Gwanar'ın, görünüşe göre ekstrem öfkesine sebep olmuş asıl şeyi içeren, sorusu ağzından çıkar çıkmaz; Ethan'ın yüzündeki o bir anlık ifadeyi yakalayabildim. Ben Gwanar'ın tam olarak neyden bahsettiğini bile anlamlandıramazken o, fire vermemek adına yüzündeki bıkkınlık ifadesini silmiş ve âdeta put kesilmişti. Ve tüm bunları, öyle hayret uyandırıcı bir hızda yapmıştı ki hayal kurduğumu sanabilirdim. Ama onu ele veren de buydu, kanımca. Sesimi çıkarmadım.

Buradan çıktığımızda, ilk iş ona bu konuyu soracaktım. Onu gizlice takip etmek kendi tercihimdi ama bu maceranın boşa yaşandığı söylenemezdi — bir şeyler çevirdiği şimdi daha açık ve netti. Merakıma söz geçiremiyor olsam da, zamanı olmadığını bilerek, ağzımı açmamayı tercih ettim. Slytherin Öğrenci Başkanı Flowtall'ın bunu onun için yaptığını tahmin etmek güç değildi. Ben bunları düşünürken, Profesör Baruchard odadaki merdivenlerin tepesinde belirdi.

"Sakin ol, Gwanar. Sorunlarımızı bu şekilde çözemeyiz." dedikten sonra tırabzanlara yaşlı, buruşmuş elinin uzun parmaklarını yerleştirdi ve ağır ağır indi basamakları. Cübbesinin eteği onun ardından basamakları süpürüyordu. Masasının önüne geldiğinde, ellerini önünde kenetleyip gözlerini üzerimizde hafifçe gezdirdi. "Bu altı parlak çocuk ne yaptı bakalım?"

Yosun yeşili, yaşlılığının kanıtı olan kırışıklıklarla çevrelenmiş gözlerinde, muzip hareler dans ediyordu. Odasını aydınlatan mumların ışıkları onun haşmeti karşısında titreşirken gölgesi, benim gözümdeki yüceliği kadar büyüktü. Birbirlerine kenetlediği parmaklarının bazılarında, kalın ve eski yüzükler vardı. Üzerindeki taşların değerli olup olmadığını düşünürken çehresindeki neredeyse görünmez tebessümün farkına vardım.

"Onları koridorlardan birinin ortasında, birbirleriyle kavga ederken buldum efendim!" diye atıldı Gwanar. Ses tonundaki o sinsi, ceza almamızı dört gözle bekleyen tınıyı duymazdan gelmek fazla zordu. "Hatta, dikkati başka yöne çekmek için güney koridorunda bir çamur bombası patlatmışlar!"

Profesörün gözleri, dünya kadar vaktimiz varmışçasına ağır ağır üzerimizde gezerken rahatsızca kıpırdandım. Kaşlarım çatılmış, dudaklarım bu acımasız iftirayı reddedercesine bir 'o' hâlini almıştı. Omurgamdan aşağıya inen öfkeyle mahcubiyet yüzünden tüm kaslarım yay gibi gerilmişti. Sanki bizi delirtmek için bu kadar bekliyordu Profesör Baruchard. Kurumuş dudaklarımı ıslatıp, durumu yanlış etkilememek adına duruşumu düzelttim.

𝐒𝐏𝐈𝐑𝐈𝐓𝐔𝐀𝐋, 𝘸𝘪𝘻𝘢𝘳𝘥𝘪𝘯𝘨 𝘸𝘰𝘳𝘭𝘥Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin