-09

45 8 81
                                    

"Beni idare ettiğiniz için sağ olun, çocuklar!"

Koridorun ucundan bize doğru koşturan silüet, kumral saçları terli alnına yapışmış olan, kuzenim Alex'ti. Yeşilli mavili gözleri bu mesafeden dahi dikkat çekiyordu. Bağırmasının üzerine Ethan'ın biçimli kaşlarını sinirle çattığını fark ettim. Saat gece yarısına geliyordu, biz mutfaktaki işimizi ancak bitirmiştik. Alexander'sa bu akşam Quidditch antrenmanı olduğundan onu bir defalığına idare etmemizi rica etmişti bizden.

Cezadan kaytarmasıyla normalde onun yapması gereken işler de üzerimize yıkılmış, fazladan çalışmıştık. Neyse ki onun işlerini de hallederken bize çokça yardımı dokunmuştu Cyrus'un. Ben başımı iki yana sallayıp düşüncelerimden sıyrılırken Cynthia benden erken davranarak Alex'in koluna tırnaklarını geçirdi. "Merlin aşkına Execratus, bağırmayı kes."

Alex'in maviyle yeşil arasında bir tondaki gözleri, sesinin ne denli gür çıktığının farkına varmasının ardından hepimizin hoşnutsuz yüz ifadelerinde gezmişti. Boğazını temizleyip, oluşan havayı dağıtmak için alnını kaşıdıktan sonra gözlerini kaçırdı. Cynthia ise, hâlâ bağırdığı için sinirli olmasına rağmen sertçe onun alnındaki terli saçları geriye ittirmeye çalışıyordu. Ellerimi kumral saçlarımın arasından geçirerek, sırf ortamda saçma görüneceğinden sırıtışımı gizledim. Alex'in bu şapşalca hareketleri genellikle sahte bir kızgınlık ve hemen ardından bastıramadığım bir gülme dürtüsü getirirdi. Yutkunup dudaklarımı birbirlerine bastırdım.

"Evet," diyerek öksürmüştü Ethan, dikkatimizi yeniden ona yöneltebilmemiz için. Bana sorarsanız, bu akademisyen tavırları gülünçtü ama sonuçta ona yardım etmeyi kabul etmiştim. Soğuk görünen, solgun elini kızıl saçlarından geçirdi. "Aradığımız taş kan kırmızısı, efsunlu bir taş. Bir kolye biçiminde veya saf olarak bulunuyor olabilir. Tahmini görünüşünün bir kopyasını, baz alabilmeniz için veririm." Alex, hâlâ alnındaki saçları itekleyen Cyn'e kes şunu dercesine homurdandığında elimi yanağıma götürerek kaşıyormuş gibi yaptım. Aslında, bu hareketimle gülüşümü saklamaya çalışıyordum.

"Aradığımız şey yalnızca 'kırmızı bir taş' ise onu bu koskoca şatoda bulmak çok güç olacaktır." dedi Iona, sorgulayıcı bir tınıyla. Bunun sebebi muhtemelen Ethan ile yaşadığımız gerilimdi. Ancak bozuntuya vermeyen alev saçlı oğlan, aksine, bu soruyu duymak onu tatmin etmiş gibi dudaklarının kenarlarını yukarı kıvırmıştı. "Dediğim gibi, taş büyülü. Muhtemelen yerleştirildiği, gizlendiği yer de öyle basit bir oyuk olmayacaktır. Ancak kısmen haklısın. Sizden bu yüzden yardım istedim, zaten."

Bakışlarım arkadaşlarımda gezerken bir yandan da, ceza sırasında kafama tabak düşürdüğüm için hâlâ acıyan alnımı ovuşturdum. Alex Ethan'ı kesinlikle umursamıyor, Cynthia'nın bileğindeki siyah lastik tokayı çekiştirerek çıkarmaya uğraşıyordu. Cyn ise, onun başına buyruk saç tutamlarını inatla kafasına ittirmeye uğraşıyordu hâlâ. Iona ile göz göze geldiğimizde, aynı şeyi düşündüğümüzü anlamak için tek bir saniye bile harcamadım. Her ortamda aykırı olmayı başarıyorlardı.

Etrafıma bakınırken Cyrus'un, "Sen bu taşı ne yapacaksın?" diye sorduğunu duydum. Dudaklarım, düşüncelerime karşılık bir sırıtışla ağır ağır gerilmişti. Cyrus'un en az benim kadar meraklı olduğunu anlamıştım geçtiğimiz birkaç günde. Beraber, mutfakları âdeta didik didik etmiş ve sorularla ev cinlerini işlerinden alıkoymuştuk. En başında benim amacımla alakası olmamasına rağmen şimdi, buna kendini adamışçasına benimle beraber burnunu sokuyordu Ethan'ın işlerine. Öğrenmeden yakasından düşmeyeceğini biliyordum. Benden en az on santim uzun olsa da, güç bela, dirseğimi onun omzuna yasladım. Masum bir tavır takınarak Ethan'ın yüzüne baktım. Sorusunun cevabı, tüm bunların başımıza gelme sebebiydi neticede. Bilmek hakkımız sayılmaz mıydı?

𝐒𝐏𝐈𝐑𝐈𝐓𝐔𝐀𝐋, 𝘸𝘪𝘻𝘢𝘳𝘥𝘪𝘯𝘨 𝘸𝘰𝘳𝘭𝘥Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin